12 Ekim 2012 Cuma

Telif hakkı olan kitapların fotokopisi



Cuma namazına girerken kapıda bir öğrencimiz sordu:
-Hocam, piyasada mevcudu olan matbu bir kitabın fotokopi yolu ile çoğaltılması caiz midir?
Bu soru öteden beri hep sorulur. Doğrusu ben de hep kaçamak cevaplar vermişimdir. Sonunda işin içinde bizzat kendimiz de varızdır. İlim tahsili için yola çıkıp da fotokopiden –bu alet icat edildikten ve fiyatları normale düştükten sonra- yararlanmayan var mı? Herhalde yoktur.
Ama ortada bir hak ihlali de yok mu?
Ticarî amaçlı olarak bu ve başka yollarla yapılan her türlü izinsiz elde edilen nüshaların caiz olmayacağı konusunda doğrusu zihnim berrak gözüküyor.
Fahiş fiyatlarla sunulan kitapların durumu hakkında şimdilik bir şeyler söylemiş olmayalım.
Ama normal bir fiyatla piyasaya sürülen ve hem ulaşımı hem de parası bakımından alınması mümkün ve kolay olan kitapların da, birkaç kuruş daha ucuza mal edilmesi, yahut kitabın bir bölümünün alınması suretiyle bütünlüğünün de bozulması gibi durumlarda bunun caiz olmayacağı kanaati bende ağır basıyor.
İsterseniz bunu fıkıh diliyle ifade edelim: Zarurete mebni, sedd-i ramak miktarı caizdir, ötesi değildir. Yani.
Yanisi şu ki öğrencisiniz, cebinizde sadece karnınızı doyuracak kadar ve bir de o kitabın fotokopisini çektirecek kadar paranız var, o kitabı alacak kadar paranız yok, o kitabı ileride alacak şekilde erteleme imkânınız da yok, işte ancak o zamanda sadece ihtiyacınızı karşılayacak miktarda, ne eksik ne fazla çektirebilirsiniz. Ancak bu kadarlığı caiz olabilir.
Yolunuz bir bahçeye uğradı, her çeşit meyveler var ve birbirinden lezzetli. Canınız çekti istediğiniz gibi yediniz. Nasıl olsa bu meyveleri Allah halk etti, biz de Allah’ın kullarıyız. Allah’ın nimetini Allahın kulu yemiş, çok mu?… diye yürüttüğünüz bir felsefe ile yemeye koyuldunuz.
Aha, bahçenin sahibi geliyor. Şimdi sana gösterecek Allah’ın nimetlerini  gene Allah’ın kullarının yemesini… O nimeti, o nimetin ortaya çıkmasında zahmeti olan kimseye tahsis etmiş Allah. O yüzden bir araba sopa yemeden gel bu sevdadan vazgeç, onun bunun bostanına izinsiz dalayım deme.
Ama bahçeye girmeden, sarkan dallarından tadımlık olmak üzere almışsın, tatmışsın. Bahçe sahibi buna kızmak şöyle dursun sevinir bile. Çünkü sen sonunda onun bahçesinden tattığın ve damağı tadında kalmış olan meyvelerin reklamını da yapacaksın. Bu itibarla o bundan dolaylı olarak faydalanmış da olacak.
Garibce olarak ben böyle düşünüyorum.
Ayrıca bu bir fetva değildir.
Sizin de fikirleriniz ve ibtikar (telif) haklarınız olsun. Belki o zaman daha iyi değerlendiririz.
Dua ile!
13.10.2012
GARİBCE

1 yorum:

  1. sağolun hocam siz o cevabı verdikten sonra bunun bir garibce konusu olacağını tahmin etmiştim ve buradan cevabınızı bekliyordum.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...