20 Ekim 2012 Cumartesi

Din ve şeriatın hayatiyeti




Ben yıllar boyu Kızılırmak kenarından geçerim, hep aynı kızıla çalar bir renkte akar. Eşli zamanlarında daha bir kızıl olur.
Eminim ki bu su kaynağından çıkıp da kendisine bu yatağı bulduğu andan bu yana hep böyle akıyordur.
Yeşilırmak da öylesine yeşil akıyordur.
Çin’in meşhur Sarı Nehri de sarı akıyordur.
Belki yüz binlerce yıl hep aynı şekilde akıyor olması, bugünkü bu halini eski kılmıyor. Kaynağında ve eşli haliyle yatağında su hep taze ve hayat dolu akıyor. O yüzdendir ki içinde balık ve benzeri yüzlerce canlı yaşıyor, kendilerine hayat buluyor.
Ama ne zamandır ki yatağından kopsa ve eşli zamanlarında taşsa ve bir çukuru doldursa, sonra su yatağına çekildiğinde orada birken su durgunluk moduna geçse, çok sürmeden o su bozulmaya yüz tutuyor, bataklığa dönüşüyor, kazara içine girenler çamur deryasına saplanıyor ve hatta kimi hayatını bile kaybediyor.
Su aynı membadan gelen su idi. Ama akışkanlığını, seyyaliyetini kaybetti. Durgunluk, donukluğa sebep oldu. İçindeki hayata sebep oksijenin tükenmesiyle hayat da bitti ve artık onda hiçbir canlı yaşayamaz hale  geldi.
Din ve onun bedenlenmesi demek olan şeriat da böyledir. Eski olması, tâ ilk insana kadar varlığının uzanması, en yakın zuhurunun üzerinden on beş asır geçmiş olması onu hayatiyetten çıkarmaz; o daha dünkü gibi terütaze haliyle insanlığa hayat vermeye devam eder. Ancak bunun böyle olabilmesi için akışkanlığının kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekir.
İsrailoğullarında Rasuller vardı Musa gibi. Bir de onun şeriatını devamlı güncelleştiren Nebiler. Bizim şeriatımızda Hz. Peygamber’den sonra daha nebi yoktur. Peki o zaman bu işi kim yapacak. Cevabı bizzat Hz. Peygamber veriyor: “el-Ulemâ veresetü’l-enbiyâ[1]” yani “Ulema, peygamberlerin varisleridir”. Bir başka beyanında da “Ulemâu ümmetî ke enbiyâi benî İsrâîl[2]” yani “Benim ümmetimin uleması, İsrailoğullarının nebileri gibidir”. Onlar Rasullerin şeriatlarını nasıl güncelledilerse, bu ümmetin uleması da Hz. Peygamber’in varisleri olarak yetki ve sorumluluk alacak ve onun şeriatını güncelleyecekler, onlara bundan on beş asır önceki suyu değil, bugünkü ama  aynı kaynaktan akmakta olan suyu  abıhayat olarak sunacak ve bu kıyamete kadar devam edecek ve böylece İslam şeriatı tabii yatağında kıyamete kadar terütaze bir biçimde akmaya devam edecek, insanlar da onunla hayat bulacaklar.
Eğer bu yapılmazsa, ümmetin tümü onların yetişmesi ve yüreklenmesi için destek vermedikleri için, ulema da yetki ve sorumluluk almaktan kaçındıkları için vebal altına girerler. Zira hayatiyet için zorunlu olan bu görevin yapılmaması halinde şeriat durgunlaşır ve donar. Artık onun içinde hayat olmaz. Bir soluk için içindekiler bir an evvel onu terk etmeye, kendilerine hayat vaat eden başka şeylerin arayışı içine girerler. Kaynakları kuruyan göl yerlerini göçmen kuşların küren küren terk etmesi  gibi  herkes kaçışır ve sonunda insanlık tabii mecrasından başka maceralara sürüklenir, bunun sonucu büyük hüsran olur. Çünkü göçmen kuşlar kuruyan bir havzadan suların bol olduğu başka havzalara intikal edebilirler. Ama şeriatın alternatifi yoktur; hevâ ve hevesten gayrı.
Sonuç itibariyle bütün bunların vebalini tümüyle ümmet çeker. Çünkü özelde ulema vârisi olduğu peygamber gibi ümmete şahittir, ümmet de bütün insanlığa[3]. Vebali ağır şerefi ise çok büyük olan bu yükten kimse kaçınamaz. Öyle ise bu dinin ve şeriatının hayatiyeti için herkes kendisine düşün vazifeyi bihakkın bilmeli ve yerine getirmelidir. Yapmama gibi bir lüksümüz de yoktur.
Dua ile!
20.10.2012
GARİBCE


[1] صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري - (1 / 26) وَأَنَّ الْعُلَمَاءَ هُمْ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءِ - وَرَّثُوا الْعِلْمَ - مَنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِر
[2] شرح صحيح البخاري لشمس الدين السفيري - (40 / 10) علماء أمتي كأنبياء بني إسرائيل
فيض القدير شرح الجامع الصغير - (1 / 21)  العلماء أمناء الرسل
[3] وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا  [البقرة : 143]
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَى هَؤُلَاءِ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ [النحل : 89]
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ [الحج : 78]A

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...