16 Ekim 2012 Salı

Kard/ Kurûd’dan krediye ve bir Osmanlı uygulaması

 
Doğu’dan Batı’ya giden ve oradan da tekrar doğuya gelen bazı kelimeler vardır. Alkol gibi. Aslı el-Kuhl idi. Nitekim Batı dillerinde de başındaki harfi tarifle birlikte alcohol diye yazılıyor.
Bunlardan biri de (bunu ben kendim buldum) kredi kelimesidir. Hadîd 11 âyetinde de geçtiği gibi kard (ç. kurûd) kelimesi ödünç (para) vermek demektir. Son harfi dat’tır bu harf Araplara özgü bir harftir. Diğer milletler bu harfi telaffuz edemezler, ya kadı kelimesindeki gibi kalın d harfiyle ya da Ramazan’da olduğu gibi kalın z harfiyle telaffuz ederler.  Kard kelimesini biz karz-ı hasen terkibinde olduğu gibi z ile ifade ederiz. Bu kelime ve kurûd şeklindeki çoğulu muhtemelen hem anlamıyla hem de yakın teleffuzu ile Batı dillerinde yerini almış ve oradan da bize kredi olarak intikal etmiştir. Sonunda bizim kard, oldu kredi. Dikkat edilirse hem harfleri olarak hem de anlamı olarak aynıdır.
Bugün derste gayrimenkulün vakfı konusunda yeri geldi ve Osmanlı Devletinde kredi ihtiyacının nasıl karşılanmış olabileceğinin yollarını tasarladık. Malum Osmanlı Devleti genelde muhafazakâr kesimlerce idealize edilir ve onların hiç yanlış yapmamış olacaklarına inanılır.
Peki onlar kredi ihtiyacını nasıl karşılıyorlardı. Muhtemel cevaplar şunlar olabilir:
Osmanlı devletinde teba-i aliyye yorgan ekonomisi uyguluyorlardı, ayaklarını yorganlarına göre uzatırlardı. Dolayısıyla krediye ihtiyaçları olmazdı. (Peh! Peh! Peh!)
Teba-i aliyye çok dindardı ve diğerkâmdı. Ellerinde ihtiyaç fazlası paraları olduğunda onu mutlaka ihtiyaç sahiplerine karz-ı hasen olarak verirlerdi. Hem onlar karz-ı hasen olarak verilen bir malın Allah’a ödünç verilmiş olduğunun bilinciyle hareket ederlerdi ve Allah sadakaya  en az on misli karşılık veriyorsa, karz-ı hasene on sekiz kat karşılık verecekti. Peygamberimiz Mirac gecesinde Cennetin kapısına öyle yazılmış görmüştü.  Bu iş, ihlas ölçüsünde bire yedi yüzü ve daha da fazlasını bulurdu. Hal böyle iken şimdi sen ol gel de elindeki ihtiyaç fazlası paranı ona buna karz (kredi) olarak verme. Allah ribayı haram kılıyordu ticareti helâl. Allah riba, görünürde artıyor gözükse bile aslında onu mahvediyor, sadakayı ise devamlı büyütüyordu. Dolayısıyla kredi ihtiyacı böyle karşılanıyordu. (Amanın da aman!)
Bir ihtimal daha var: Kredi ciddî bir ihtiyaçtır. Hiçbir toplum bu ihtiyaçtan müstağnî olamamıştır. Sadaka kredinin yerini tutamaz. Çünkü o elden gelen öğün gibidir. Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez. O itibarla gelecek sadakalara güvenerek oğlumuzu kızımızı everemeyiz, üzeri açık kalan evimizini çatısını örtemeyiz. Behemehal bize acil para lâzımdır. Nerden bulacağız? Dindar mukrizlerden. Efendim çok bekledik, yüzümüzün suyunu az dökmedik ama çoğu bize “Olsa da vermem ya, yok gadanı alsın!” tavrıyla muamele buyurdular. Öyle ise bunun müesseselerinin ortaya çıkması lâzımdı. El-Hiyletu bintü‘l-hâce demiş Araplar. Yani ihtiyaç varsa, o kendi çözümünü de beraberinde üretir. Öyle de oldu. Riba yasaktı. Bankalar ortaya çıkamazdı. Ama para vakıfları bu türden ihtiyaçları karşılamak üzere kendisine yaygın bir uygulama alanı bulmuştu. Sistem ribayı yasaklıyordu. Onlar da arkadan dolanıyordu.  Nasıl olsa yollar açıktı. Hem kimse ribâ falan da demiyordu. Nemâ deniyordu, ribh-i şer’î deniyordu. Ama sonuçta muamele-i şerîyye dedikleri bir usul ile çark dönüyordu.
Birgivîlerin eli taşın altında değildi. Onlar hariçten gazel okuyabilirlerdi. Ama Ebussuudlar bu kurumları şer-i şerîf-i enverî içinde bir yere de oturtmak durumundaydılar.  Tarih, bu sorumluluğu onların omzuna yüklemişti ve öyle de oldu.
Gerçekler, kendilerini erinde geçinde kabul ettirirler. İdealler ve hayaller bir yere kadardır. Gerçek yüzünü gösterince onlar kendilerini yeni ideallere, yeni hayallere terk ederler. Tarih de böyle oluşur gider.
Benzer durumlar şimdi Katılım Bankaları hakkında da aynı şekilde geçerlidir.
“Çaresizseniz çare sizsiniz” diyemeyiz.
Çaresizlerin çaresi olmak dileğiyle!
16.10.2012
GARİBCE

2 yorum:

  1. herdogan38@.
    İki gündür Garibce'yi köşe başında bekliyordum.Alışmışız..
    Kard/kurûd..ne ise..Dedik ki,madem riba haramdı.O halde elimizdeki üç beş birikmiş kuruşları,hem istihdam ve hem de üretime esas ortaklık için isteyen holdinglere verelim de müslümanlar olarak ekonomik bağımsızlığa kavuşsun müslüman toplum,dedik. Sebep ne olursa olsun sonuç:Hüsran.Selam vermeyi bırak alan bile yok.Umutlar yeise döndü,ocaklar söndü..O holdingler çalışıyor,çalışanlar dolgun maaş alıyor,altlarında son model arabalar ve fert başı 12.500 Avro ile hacca da gidiyorlar.Ortaklara ise: Bulursan al..
    Her derde çare olan Garibce,gel bunada bir çare bul o geniş şeriat eczanesinden...

    YanıtlaSil
  2. muhterem hocam dediğinize kesinlikle katılıyorum. Kredi bir ihtiyaçtır ve çözülmesi gerekli bir ihtiyaçtır. Amma velakin bir hadisi şerifte müftüye fetvayı sor ama yine vicdanına danış deniyordu yanlış hatırlamıyorsam.Ben kredi çekme hususunda katılım bankaları için verilmiş olan fetvaları vicdanıma sorduğumda vicdanen bunun da faiz olduğunu sadece isim değişikliğinin meselenin aslına nüfuz etmeye yetmediğini düşünüyorum.Üstelik katılım bankaları kar diyerek faiz diyenlerden daha fazla para istiyorlar. Biraz şark kurnazlığı gibi geliyor ve vicdanım katılım bankalarına izin vermediği için ille de kredi çekeceksem anaparanın üstüne daha az kar/faiz isteyeni tercih etmem gerektiğini düşünüyorum. Zat-ı alinizin bir ulema olarak kredi ihtiyacı olsa nasıl davranırdı?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...