20 Ekim 2012 Cumartesi

Daha çoook iş var!




Fetih ve Cihad

Bizim Nuh Arslantaş Hocanın Feys’te paylaştığı CIA kaynaklı bir anket sonucu şöyle imiş:

Dünya nüfusunun:
% 33'ü Hıristiyan: 2 milyar 100 milyon.
% 24’ü Müslüman: 1 milyar 650 milyon
% 14’ü Hindu: 900 milyon
% 6’sı Budist 350 milyon
Binde ikisi Yahudi: 13 milyon 750 bin
1 milyar insan da kendisini herhangi bir dine nispet etmiyormuş.

Bu hesaba göre dünya nüfusunun dörtte üçü İslam’la henüz tanışmamış. Müslüman olanların da ne kadar Müslüman oldukları ayrı bir durum.
Diğer çoğunluğa bizim İslam’ı ulaştırmak gibi bir sorumluluğumuz var mıdır?
Fetih hareketinin en büyük başlangıç saikı, bu soruya verilen cevabın “evet” olmasıdır.
“Şahit olan gâib olana ulaştırsın!” vasiyeti Hz. Peygamber‘in ümmetine her vesile ve her yerde ve özellikle de Veda haccında yapmış olduğu bir bildirimdi. Çünkü peygamber onlara şâhid idi, şimdi ise onlar ötekilere şâhid olacaklardı. (Şâhid demek, hak ve hakikatin kendilerinde tecessümü demekti.)
İşte bu ideal ile yola çıkan Müslümanlar, önlerine çıkan her engeli açmak için cehd ve çaba gösterdiler.
Açmak idealinin adı fetih (ç. Fütûhât) oldu.
Engelleri kaldırmak için ortaya konulan her türlü çabanın, cehd ve gayretin adı da cihâd oldu.
Karşılarına kaleler çıktı, kapılarının açılması lazımdı. Sınırlar çıktı aşılması lazımdı.
Ordular çıktı bertaraf edilmesi gerekti.
İnsanlar bu çağrıya önce kapılarını sonra gönüllerini, ülkeler sınırlarını, şehirlerini açmadı. Aksine daha mehdinde iken onu üstelik boğmaya çalıştı. Hal böyle olunca da kılıç ister istemez devreye girdi ve her zaman da etkin oldu.
Cihad eşittir savaş hiç değildi, ama sanki savaşmış gibi bir hal aldı, cihad ile savaş özdeşleşti.
Haliyle işi bitiren kılıcın ucundan kan da damlıyordu.
Dışarıdan görenler, bizi kılıcı kanlı barbar sandı. Ve biz de bir türlü kendimizi ve asıl amacımızı anlatamadık. Kılıcın bizi amacımıza ulaştırıyor olduğunu ve onun araçsallığını zaman zaman biz de unuttuk, bayraklarımıza bile alem yaptık. Onların barbar idraklerine çanak tuttuk. Sonunda da öyle resmedildik ve acıdır ki hâlâ da öyle resmediliyoruz.
Şimdilerde yeni yollar ve alanlar açıldı. Bu alanlarda ilerleyebilmek ve yolu açmak için artık kılıca gerek yok, buna mukabil ihtiyaç duyulan yüksek siyaset var, yüksek feraset var, yüksek hikmet ve âli himmet var, ileri teknoloji ve derin bilgi var ve bütün bunları belirlemede çok etkin güçlü finans var.
Bunların bugün ne kadarı bizde var.
Anlayacağınız daha çoook iş var!
“Kılıcınızdan kan damlasın!” hiç değil!
“Kaleminizden mürekkep damlasın!” da değil.
Anlaşılan o ki bu yeni ortama uygun yeni dualar da bulmamız lazım!
Haydi kolay gelsin!

20.10.2012
GARİBCE

1 yorum:

  1. “Sizden kim bir münker görürse eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin, bu ise imanın en zayıf derecesidir.”

    [eliyle]: “Kılıcınızdan kan damlasın!”
    [diliyle]: “Kaleminizden mürekkep damlasın!”
    [kalbiyle]: dualar da bulmamız lazım!

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...