27 Ekim 2012 Cumartesi

Kurbanlarınızı tazim ediniz!


“Ne etleri ulaşır Allah’a ne de kanları, O’na ancak ulaşır varsa takvaları…”[1]
Bu âyette kurbanın etli, kanlı bir şey olduğu anlaşılıyor. Fakat ayetin sevk amacı ayakkabıdan kurban olmayacağına dair bir işaret değildir. “Şeâir”den olan kurban ve benzeri dinî sembollere saygı göstermenin ancak kalplerde yer edebilecek olan takvâ ile irtibatlandırılması[2], ibadetlerin ifasında ortaya çıkacak et, deri, sakatat vb. gibi maddî hasılanın ötesinde asıl maksadın bu ibadetlerin tam bir teslimiyetle ifa edilmesi, hulusi kalp ile işlenmesi, Allah’a yaklaşmanın (kurbet, kurban) amaçlanıyor olması asıl sevk amacıdır.
Bu aslî unsur göz ardı edilmemek kaydı ile, kesilecek kurbanların, zekat ya da sadaka olarak verilecek olan malların öyle sıradan, ancak gözü yumuk olarak alabileceğimiz türden şeyler olmaması da esas olmalıdır. Sonuçta bu gibi malî ibadetler, verenler açısından arınma amaçlı olsa da alanlar açısından dünyevî alanda yararlanabilmeleri için meşru kılınmıştır.
Geçen sene de aynı camide idik. Bayram vaazını yapan hoca efendi gene aynı kişiydi. Geçen sene olduğu gibi bu sene de tok sesiyle
{ عَظِّمُوا ضَحَايَاكُمْ فَإِنَّهَا عَلَى الصِّرَاطِ مَطَايَاكُمْ } .
şeklinde bir hadis okudu ve “Kurbanlarınızı tazim ediniz, çünkü onar sıratta sizin bineklerinizdir” şeklinde de bir anlam verdi ve hadisi kurbanlara karşı saygılı olmak gereğine yordu.
Eve döndüğümde bu hadisi ardım. Fakat hadis kitaplarında bulamadım. Belli ki bu hadis fukaha beyninde yaygındı. Nitekim Mebsut ve benzeri fıkıh kitaplarımızda mevcut bulunuyor.
Diyeceksiniz ki muhaddisîn hazarâtının bilmediği hadis, hadis olur mu? Oluyor işte. Biz muhaddisîn hazaratının bilmediği nice mevzu hadis-i şerifler de biliyoruz. Yaa!
“Azzımû =Tazim edin” kelimesi vaiz efendinin yorumladığı gibi  yüceltin, saygı gösterin anlamına gelebileceği gibi “Büyültün, azametli kılın, ufak tefek olmasın, irice olsun!” anlamına da gelebilir. O yüzden ihtimali ortadan kaldırabilmek için bağlam daha bir önem kazanıyor.
Bedâi’in bu hadisi sevk şekline bakarsanız, cüsse olarak büyük olması konusunda çok açık gözüküyor[3]. Sonuç olarak şöyle denilebilir: Kurban olarak sunulacak olan şey, önce canlı olsun. Ayakkabı falan cinsinden olmasın. Sonra tavuk falan değil, Hac 22/34’de belirtildiği gibi Behîme-i en’âm cinsinden olsun yani deve, sığır ve davar gibi evcil hayvanlardan kesilsin. Ve de irice olsun, henüz yeteri kadar büyümemiş boduk, buzağı, oğlak ve kuzu olmasın. En azından toklu, çebiç, düve (deveninkini bilmiyorum, ilmim oraya henüz yetişemiyor, deve kültürünü bilmek için ulûm-ı bedaveti dahi ikmal etmek gerekiyor) olsun, asgarî düzeyde büyümüş olma şartını tamamlamış olsun. O da olur bu da olur deniyor, sonuçlar dikkate alınmıyor.  Eti lezzetli oluyor… diye küçücük bir oğlağı normal olarak kesmek bile caiz olmamalı. Çünkü onun fizik olarak büyümesini normal olarak tamamlaması halinde yirmi kilo et çıkacaksa, körpecik halinden en fazla iki üç kilo et çıkacak, büyük bir israfa sebebiyet verilmiş olacaktır. İsraf ise haramdır.
Allah insanların ihtiyaçlarını giderebilmesi için her nimeti bizim hizmetimize sunmuştur ama, bunları ihtiraslarımızı tatmine yönelik israf etmek için değil.
Hadise dönecek olursak, keseceğiniz kurbanlıklar yeterince büyük olsun, zira onlar sırat köprüsünde sizin bineğiniz olacak. Tabii burada hakikat anlamında bir bineklik söz konusu değildir. Keseceğiniz kurban, şartlarını tam olarak taşısın ki orada sizi sırattan geçirecek şekilde temessülü de tam olsun. Sizi alsın götürsün, o günün sıkıntılarından kurtarsın.
Hakikat anlamda alınacak olursa bayağı bir şenlikli olacağa benzer.
Kimi tek başına binmiş bir deveye…
Kimi yedi kişiyle…
Kimi tek başına binmiş bir danaya…
Kimi üç, kimi beş kimi yedi kişiyle.
Kimi koçun boynuzlarından tutmuş.
Kimi teke ile şaha kalkmış…
Öteden bir ses, heeeyt! Savulun. Yol açın! Bir de bakmışlar dev bir horoz, hak yolunda büyümüş de büyümüş. Üzerinde bir beyaz şovmen, küçülmüş de küçülmüş. Arkasında bir taifei garibe ki her biri, ucuna bir çift iskarpin geçirilmiş sırıktan atlara binmişler, arkalarında elliye itmam etmek üzere yerde sürünen kırk dokuz çift ayakkabı ile peşine düştükleri beyaz şovmenin riyasetinde tozu dumana katmışlar ki deme gitsin … Görülmedik bambaşka bir manzara… Emsalini hak getire!
 
Allah işimizi rast getire!
Kurbanınız mübarek olsun!
27.10.2012
GARİBCE



[1] لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنْكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ
[2] ذَلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ [الحج : 32]
[3] بدائع الصنائع في ترتيب الشرائع - (10 / 316) ( وَأَمَّا ) الَّذِي يَرْجِعُ إلَى الْأُضْحِيَّةَ فَالْمُسْتَحَبُّ أَنْ يَكُونَ أَسْمَنَهَا وَأَحْسَنَهَا وَأَعْظَمَهَا لِأَنَّهَا مَطِيَّةُ الْآخِرَةِ قَالَ عَلَيْهِ الصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ { عَظِّمُوا ضَحَايَاكُمْ فَإِنَّهَا عَلَى الصِّرَاطِ مَطَايَاكُمْ } وَمَهْمَا كَانَتْ الْمَطِيَّةُ أَعْظَمَ وَأَسْمَنَ كَانَتْ عَلَى الْجَوَازِ عَلَى الصِّرَاطِ أَقْدَرَ

2 yorum:

  1. hocam sonu çok manalı olmuş. ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. herdogan38@.
    Garibce'm,her geçen gün -hangi konu olursa olsun- kavrama va anlatımdaki öğreticiliğiniz desem ki okuyucuyu tiryaki etmekte,itiraz eden olur mu acaba,diyorum..?Gülerek okudum doğrusu,,Şükran sana..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...