5 Temmuz 2012 Perşembe

Dindarlık ve tahakküm


Garibce, zaman zaman Prof. Dr. Mehmet ERDOĞAN imzasıyla vaktiyle yazılmış ve fakat yayınlanmamış bazı yazılarını sizlerle paylaşmak istiyor.


Dindarlık zorla olmaz!
Fert ve toplum arasında ince bir denge kurulmuştur. Sağlıklı, erdemli toplum, esas itibariyle insanı kâmil içindir. Zaten gerek kamu ve gerekse başta devlet olmak üzere kamu adına oluşturulmuş olan örgütler itibarî olup, gerçeklikleri yoktur. Toplum dediğimiz şey, bireylerin toplamı olmaktadır ve onu bir tüzel kişi olarak algılamak bizlerin sun’udur. Bu itibarla kutsallıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan üstelik mevhum olan bu gibi kavramlar uğruna gerçek kişilerin özgürlüklerinin ihlâl edilmesi, haklarının çiğnenmesi din adına kabul edilebilir değildir.

İnsan için olduğunu söylediğimiz dinin, onlar için dayatmanın bir gerekçesi olması da gene dinin özüne uygun düşmez. Din, insanların önce akıl süzgecinden geçerek kalplerine girmeyi, gönüllerini fethetmeyi amaçlar ve etkisini sadece bu yolla göstermek ister. Bunun ötesinde din adına hiçbir kimse, ne din adamı (!) ne de kendisini “Zıllullah” ya da daha başka sıfatlara layık görenler, hal ve tavırlarıyla “sadece Allah’ın olması gereken din”i sahiplenenler başka bir tavır gösteremezler, baskı yapamazlar, şiddet uygulayamazlar, terör estiremezler. Kâdiri Mutlak olan Allah, inananın imanını yarattığı gibi inkâr edenin küfrünü de —razı olmasa da— yaratıyorsa, mümin kâfir ayırımı yapmadan herkesin rızkını veriyorsa, bize ne oluyor da O’nun ahlâkı ile ahlâklanmıyor, O’nun adına, O’nun yapmadığını yapmaya kalkışıyoruz.

Din bireylerde hak ve vazife bilinci oluşturmaya çalışıyor. İnsanlık için en üstün payenin “takvâ” olduğunu söylüyor. Takvâ, kulun kendisini ve yaratanını tanımasının en üstün bilinç halidir. Bu öyle bir bilinçtir ki, insan bu sayede kabiliyetlerini ve zaaflarını bilir, Yüce Allah ile olan kul-Tanrı ilişkisini yakinî bir biçimde kavramış olur, beraber yaşadığı diğer insanlara karşı sorumluluk taşır, ortak yaşam bilincine erer, iyiliklere destek verir, kötülüklere karşı tepkili olur. Fakat hiçbir zaman iyi ve kötünün ölçütünü kendisinde görmez. Bir başka ifade ile kendi iyilerini, kendi doğrularını din adına, Allah ve Peygamber adına başkalarına dayatma eğilimi içinde olmaz.

Dua ile!
05.07.2012
GARİBCE

1 yorum:

  1. herdogan38@.
    Sevgili üstad,iyi de fıkıh mezheplerindeki zorlayıcı müeyyidele ne demeli?
    Selamlar..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...