Bismillah bir!
Eyyâmen ma’dûdât =Sayılı günler…
Sayılı günler tez geçer.
Amaç lealleküm tettekûn =Takvaya ulaşabilmek ve böylece kötülüklerin etkisinden kişiliğimizi korumak.
Es-Savmu cünne= Oruç kalkandır, parçalanmazsa korur.
Öyle ise sağlam olmalı.
Orucun tutbenisi, namazın kılbenisinden hep daha güçlü olmuştur. Oruç kendi kendini sevdirmiştir.
Oruç bir tiryaktır (M. Zihni Efendi). Tiryak panzehir anlamındadır. Sayılı günler oluşu, aslında bu demektir. Ne az ne fazla; tam ihtiyaç miktarı kadar. Panzehirin ölçüsü kaçarsa, zehir gibi o da zararlı olur.
İngiliz lordu –for eksampıl- savaşa girecek, kendisine bir zırh yaptırmış, zırhı hiçbir saldırıdan etkilenmesin diye o kadar sağlam ve kalın yaptırmış ki, sonunda giydiği zırhın altında kalmış ve ölmüş.
Kendini Hz. Ali sanan bir avanak da savaşta kendisini korusun diye eline kale kapısı gibi bir kalkan almaya kalkışmış, kolunu kalkanın altından zor koparmış (mesela yani).
Ölçüsüzlük işte bu demektir.
Oruç şöyle faziletli böyle faziletli…
-Eeee!
O zaman devamlı oruç tutalım, geceyi gündüzü oruçlu geçirelim…
Böyle bir dindarlık anlayışı başa bela olmuştur hep.
Bunlar ancak ölçülü, gerektiği kadar olduğu zaman bizi daha güzel, daha erdemli bir insan eder.
Oruç, korunmamız içindir.
Namaz bizi kötülüklerden alıkoymak içindir.
İbadet “Yakîn”e erebilmemiz içindir.
Bunların yokluğu bir dert; ölçüsü kaçtığı zaman da başka bir derttir.
Her şey ölçülü olmak zorundadır.
Eyyamen madûdât= Sayılı günler.
Efendim nefsimizi oruçla namazla öldürmemiz lâzım…
İyi de bu nefis öldüğü zaman yükü kim taşıyacak.
Bir insan olarak bineğimiz nefsimiz. Onu öldürmek değil, ondan daha güçlü bir irade ile onu kontrol altında tutmak lâzım.
Nefis arabanın motoru gibidir; motor yok araba da yok.
Ama motordan daha güçlü bir fren mekanizması olmazsa işte o zaman motorun gücü tehlike olur. Bizi ilk yardan atar, önümüze çıkan ilk masumu ezer…
Her ikisi de olacak; güçlü bir motor, ondan daha güçlü bir fren…
Güçlü mümin zayıf müminden hayırlıdır. Her yönden güçlü olmamız lâzım. Bu bağlamda Züyyine linnâsi hubbu’ş-şehevât fehvasınca biz insanlar için güzel kılınan şeylere karşı arzu dolu olmamız bizim insan olmamızın bir gereğidir. Dünyaya, mala, kadına, makama… karşı arzuları olmayan bir varlık herhalde insan olamaz. Ama bu arzuların kontrol edilemiyor olması işte asıl felaket budur.
İbadetlerimiz işte bu kontrol mekanizmasını oluşturmak, geliştirmek ve güçlendirmek için vardır. Bunların bizatihi kendileri amaç değildir. O yüzden Yunus
Bir kez gönül yıktınsa Bu kıldığın namaz değil
Bir kez gönül yıktınsa Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil
diyor.
Elimizi yüzümüzü yıkarken, yaptığımız bu fiil işlediğimiz günahlardan bir arınma ve onlardan bundan böyle daha fazla uzak durma gibi bir azmi yinelemiyorsa, bizim yıkamamızın, öbürlerinin yıkamasından ne farkı var?
Namaz bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa, o zaman bizim yatıp kalkmalarımızın diğerlerinin spor türü hareketlerinden ne farkı var?
Ve oruç bizim biçin bir tiryak değilse ve bizi daha takvalı kılmıyorsa o zaman aç ve susuz kalmanın ne anlamı var?
Dilim aldı beni, yar dibine saldı beni
Namazımıza eş ol, Ey oruç tut beni!
Hayırlı ramazanlar!
Hayırlı oruçlar!
Dualarımız, ibadetlerimiz, taatlerimiz makbul olsun!
Dua ile!
20.07.2012
GARİBCE
[1] إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا (35) [الأحزاب : 35]
Rahmet ayısın ben tutamasam da seni
YanıtlaSilUzatayım elimi ey oruç sen tut beni