Bizim garibce sayılabilecek bir
dindarlık anlayışımız var. Bunun da ilginç tezahürleri var. İşte iki örnek:
Battal Gazi,
filminde bir sahnede Battal Gazi ve fedaileri korsan gemisini basarlar ve zorla
korsana verilen kızı kurtarırlar. Kız, Battal’a âşıktır da. Düğün yapmak için
kızı kendi gizlendikleri yerlerine götüreceklerdir. Giderken biraz şarap da almaları
söylenir. Buna cevaben bir müslüman-Türk
oyuncu, “Kefere şarabı olmaz, ben başkasını bulurum!” der.
Bir başka
anekdot: Mahmûd Yazır, Kalem Güzeli’nde (Ankara 1981, s. 64) kardeşi
meşhur müfessirimiz Hamdi Yazır’la ilgili anlatır. O, on üç yaşında iken 1893
yılında İstanbul’a gelip Küçük Ayasofya medresesine girmiş, Hacı Kâmil Efendi
adında mübarek bir zata hizmet eder, hayır duasını almaya çalışırmış. Oda
kapısının eşiği yüksekçe olduğundan Kâmil Efendi’nin rahatça girip çıkması
düşüncesiyle, üzerinde Romence yazı bulunan bir gazyağı sandığının kapağını
eşik önüne yerleştirmiş, ertesi sabah bunu gören Kâmil Efendi, biraderimin
koymuş olduğunu öğrenince: “Ey oğul!”, demiş, “Ayağımızın altına öyle bir
karpuz kabuğu koymuşsun ki, hiç günahımız olmasa bu yeter”. Biraderim: “İslam
yazısı değil de…” demeye kalmamış, “A Molla! Müslümanın da Gavurun da yazısı
vardır ama, yazının müslümanı gavuru olur mu? Biriyle görülen iş, diğeriyle de
görülmüyor mu? Elverir ki kötü yerde ve bâtılda kullanılmamış olsun. Hayra
yarayan, Hakka hâdim olan her yazıya saygı lâzım. Allah “Vel-kalemi vemâ
yesturûn” âyetinde yazılara ve yazanlara boşuna mı kasem buyurdu sanıyorsun.
Aman dikkatli ol yavrum” demiş ve tahtayı kaldırtmış.
Dindarlık
başa bela; ölçülü olmayınca!
Dua ile!
06.07.2012
GARİBCE
Şakirin Camii Kubbesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder