10 Temmuz 2012 Salı

Nikâh Yolunda “Baba bir hırsız tuttum…”


Bir nikâh merasimi için Sahil yolundan Florya’ya gidiyoruz. Sirkeci’de ışıklarda durduk. Önümüzde bir gelin arabası var. Işıklarda bekleyen ve elinde bir su şişesi ile silecek olan kirli sakallı, ayakları yalın, esmer, iri bir adam gelin arabasının camını silmeye koyuldu. Çok geçmeden ışıklar yandı ve önümüzdeki araba yürümeye başladı. Dedik camı silen adam nice oldu? Araçlar hızlandı ve yaklaşık yetmiş kilometre hıza ulaştı. Adamdan hâlâ eser yok, sanki buharlaşmıştı.

Neyse biraz ileride araba durdu ve silici gözüktü. Meğer bahşiş alamayınca kaputun üzerine abanmış ve o halde onlarca metre yol gitmiş. Adam mı akıllı, sürücü mü belli değil. Yine de de bir şey koparamadı. Buna rağmen sırnaşık bir halde ayakları yalın vaziyette mekân tuttuğu işyerine doğru yürüdü.
-Baba bir hırsız tuttum.
-Oğlum getir.
-Gelmiyor.
-Bırak gitsin!
-Gitmiyor.

Bu ve buna benzer durumlar hemen her ışıkta var. Bizim Kısıklı’da Ferah sapağında bile iki tane yaşlı, iki tane de ara sıra gözüken cam silicisi genç yer tutmuş vaziyette.

Ben şahsen İstanbul’da dilencilere para vermiyorum. Ama çoğu insan veriyor. Hal böyle olunca da bu türden insanlar buralardan eksik olmuyor.

Bu gibi rahatsız edici yer yer korkutucu manzaralarla zabıtaların baş etmesi mümkün değil.

Benim gibi güvenini yitirmişinsanlar yüzünden belki de gerçek ihtiyaç sahipleri zarar görüyor.

Neyse ki bu tatsız görüntünün ardından menzili maksudumuza ulaşıyoruz. Her yer tıklım tıklım. Florya tesisleri çok güzel. Piknik yasak denilmesine rağmen bahçelerde boş yer yok. Üzerinden bir iki dakika ara ile konmak üzere uçaklar geçiyor.
Salon güzel.

Bizim Çerkez Ahmet evleniyor. Yüksek lisansta danışmanı olduğum ve şimdi doktorasını Amerika’da yapmakta olan Ahmet.

Benden konuşma yapmamı istemişti.

Kur’an okuyan hafızlar “mallarınız ve evlatlarınız fitnedir” diyen türden ayetler okudular. Okunan ayetlerin muktezayı hale uygunluğu yoktu.

Baktım konuşma gitmeyecek, bari cazgırlık yapayım dedim. Oğlanın babasını, kızın babasını yanıma aldım, ona alkış, buna alkış, bir iki de araya kelam… Bir de fıkra… En azından cenaze merasiminden farklı oldu. Lâfı da uzatmamış olduk.

Sonunda benim kendim yazdığım fakat bir türlü ezberleyemediğim meşhur duamı da okudum, hep beraber âmin dedik.

Ve mutluluklar dileyerek ayrıldık.

Darısı diğer yavrularımıza olsun.

Evlilikte üç şey önemli: Ünsiyet, meveddet ve rahmet. Ünsiyet amaç, diğer ikisi de onu gerçekleştirmek ve sonsuza kadar sürdürebilmek için olmazsa olmaz koşullar.

Cümlemiz nasibdar olsun!

Meyvesi ise gençler için çocuk, bizler için torun.

Çocuk sermaye, torun kâr derler.


Kârı bol geleceklerimiz olsun!

Mutlu olun mutlu kalın!

10.07.2012

GARİBCE













1 yorum:

  1. Değerli hocam davetime icabet edip içinde beni yüce gönüllülüğünüzle onurlandırdığınız ifadelerin de bulunduğu güzel konuşmanız ve herkesin hayranlıkla dinleyip iştirak ettiği anlamlı duanız için tekrar teşekkür ederim. İnşaallah öğüdünüzü tutar; karşılıklı meveddet ve rahmetten neş'et eden ünsiyet içerisinde bol sermaye ve kâr dolu bir ömür geçiririz :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...