Efendim, mahalleli arasında dolaşan söze göre hatırlı bir kişi Ferah Mahallesinde kurulan Salı pazarını kendi caddelerinde istememiş, Belediye de Dereci ve Şehit Yüksel Batur sokağına kaydırmış.
Bu ikinci sokak benim akşamüzerleri balkonda oturup Çamlıca tepesine doğru gelip gideni seyrettiğim, hayatı gözlemlediğim sokak oluyor. Her iki sokak da daracık. Pazar yerine uygun değil, tezgâhlar karşılıklı kurulunca alış veriş için dolaşan insanlar, kiminin elinde çocuk arabası, kimininkinde Pazar arabası birbirlerine kenetleniyorlar, acelesi olan bir türlü izdihamdan sıyrılıp yol alamıyor.
Saat sekize doğru Pazar kapanıyor. Tezgâhı erken boşaltan bir an evvel evinin yolunu tutmak üzere davranıyor. İşte tam da bu sıra benim başımı balkon duvarına koyup onları uzun uzun seyrettiğim vakit oluyor.
Bir acele ile tezgâhları topluyorlar. Belediyenin akşamdan dikmiş olduğu uzun demir boru direklerine bağlı çadır iplerini geliştirdikleri tekniklerle kaydırıp, koca koca çadırları yere indirip sonra düzleyip katlıyorlar. İki aracın ancak karşı karşıya geçtiği sokakta koca koca kamyonetler kaldırımlara da çıkarak üç sıra oluyorlar, akıl almaz manevralarla oracıkta dönüyorlar, geri geri gidiyorlar. Tam bir curcuna ve seyirlik hali.
Günlerin uzun, havaların sıcak olması, birçoğunun da tezgâhındaki malları erkenden bitirmiş olması genelde keyifli davranmalarına sebep olmalı ki birbirlerine bağırmıyorlar, beklemede sabırsızlık göstermiyorlar, ararında bir yardımlaşma ve dayanışma olduğu gözüküyor. Buna rağmen aksi örnekler de oluyor.
Kıvırcık vb. yeşillik satan esnaf erken toplamıştı tezgâhını. Hemen benim gözlediğim balkonun altında oluyor bunlar. Varilleri boşalttı, tezgâhı topladı ve kamyonete doldurdu. Bir an evvel kaçmak istiyordu. Arabayı hareket ettirdi. Fakat alt tarafında ise bir kadın esnaf var. O da çadırı yere indirmiş, koca çadır yolun her bir yanını tutmuş. Yanındaki bir delikanlı ile onu toplamaya çalışıyor. Kamyonetteki vardı ve beklemeye başladı. Kadın ise can hıraş uğraşıyor.
“-İnip de bir ucundan da sen tutsana”!
Kamyonetteki sırnaşık bir halde aldırmıyor ve sadece bekliyor. Kadın:
“-Eskiden böyle miydik biz, birbirimize yardım ederdik. Elbirliği ile tezgâh açar, tezgâh toplar ve hep birlikte eve öyle giderdik.” diye ta benim de duyabileceğim şekilde söyleniyor.
O yine sırnaşık halini sürdürüyor ve inip bir ucundan tutmuyor. Anlaşılan onun yaralı parmağa işeme kabilinden de olsa kimseye bir iyilik etmeye niyeti yok.
Sonunda kadın da çadırı topluyor ve yolu açıyor.
“Eskiden iyiydi de şimdi kötü” edebiyatı genelde yaygın bir kabul. Ama benim gözlemim odur ki eskiden de yeniden de durum aynı; her zaman iyiler, yardımseverler de oluyor, kötüler, benciller de. Eskiden herkes yardım severdi de bunca “yaralı parmağa bile işemez” türünden edebiyat niye ve nasıl oluştu!
"Sen yardımsever misin!"
Cevabın "Evet!" ise, başkaları niçin olmasın!
Esnafa kolay gelsin.
Rızkımız helalinden bol olsun!
Dua ile!
18.07.2012
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder