Garibce siz dostlar sayesinde açılmaya devam ediyor. Tabii onun bu durumunu çekemeyenler de oluyor ve durumu hemen Şemsi üstadına gammazlıyorlar.
Şemsi hoca Garibce’yi daha ilk gördüğünde sigaya çekiyor ve: “-Allah’ın Toroslusu sen sanattan ne anlarsın ki tutar sanata ilişkin yazılar yazarsın. Hayattan ne anlarsın da hayata ilişkin yazılar döktürürsün. Sen kim bilir daha “Cennetin kapısının önündeki kütüğü kesenin kim olduğunu bilmezsin. Ondan sonra da kalkar ahkâm kesersin. Sen kevenden bahset, oğlaktan, çebiçten, hakına mı neyse işte ondan, keçiden bahset, kuzudan, tokludan, şişekten ve koyundan bahset anlarım. Senin neyine ileri geri her bir şeye burnunu sokmak. Hasan dağına oduna gitmek. Sen daha namazı bozan şeyleri bile bilmezsin. Söyle bakalım eşek anırınca namaz bozulur mu?”
Garibce: “-Kem, küm!”
“-Yaa, işte böyle kem küm… Ondan sonra da çık ortada görün. Geri bildirim yok diye sen koskoca internet ağını çobansız sürü, köpeksiz köy mü gördün. Kendini Molla Kasım’sız Yunus mu sandın…” der ve bu misillü haşlamalarla bir güzel benzetir.
Garibce pişkinliğe vurur ve onun salvolarını gülerek karşılar. Ne de olsa Şemsi idi. Güneş, iyinin de kötünün de üzerine aynı şekilde doğardı, güzellikler gibi ayıpları da gösterirdi. İlgisinden Garibce onun kendisini daha da çok sevdiğini anladı. Kendisini yerden yere vuran kasabın elindeki deri gibi hissetti ve mutlu oldu.
Garibce sizlere de mutluluklar diler.
Hoşça kalın!
28.07.2012
GARİBCE
herdogan38@.
YanıtlaSilOkurken dinlenmek,dinlenirken öğrenmek..Bunu başabilmek sanat olsa gerek..Becerebilen buyursun...