Garibce bu gün “Sözün Tamamı Kime Söylenir” başlıklı yazımızda naklettiğimiz Hz. İsa’nın ekincinin tohum ekmesi ile ilgili meselini camide sohbet konusu yaptı. Güzel de oldu. Hani o şöyle diyordu:
“Şunu dinleyin” dedi. “Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı.
Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düştü. Kuşlar gelip bunları yedi.
Kimi, toprağı az kayalık yerlere düştü. Toprak derin olmadığından hemen filizlendi.
Ne var ki, güneş doğunca kavruldular, kök salamadıkları için kuruyup gittiler.
Kimi, dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü, filizleri boğdu ve filizler ürün vermedi.
Kimi ise iyi toprağa düştü, büyüyüp çoğaldı, ürün verdi. Bazısı otuz, bazısı altmış, bazısı da yüz kat ürün verdi.”
Sonra İsa şunu ekledi: “İşitecek kulağı olan işitsin!”
Her bir maddeyi ayrı ayrı beyan etti, kendi insanlarımıza uyarladı. Kim, nereye tekabül ediyor kendince onları açıkladı.
Ekinci aynı ekinci, tohum aynı tohum, ama neden sonuçlar farklı. Tıpkı aynı Kur’an’ın inananlar için şifa, zâlimler için hüsran oluşu gibi: Aynı rahmetin kiminin yemişini, kiminin de dikenini büyütmesi gibi.
Haydi, ötekileri bir tarafa bırakalım iyi toprağa düşmesi halinde bile neden bazısı otuz, bazısı altmış, bazısı da bire yüz veriyor.
Demek ki sonuç istidatlarımıza göre değişiyor. Kimi toprağı nadasa bırakıyor, dinlendiriyor, sonra mevsiminde güzelce sürüyor, tırmıklıyor, tapanlıyor… ondan sonra da ürün ona göre farklı oluyor.
Bu minval üzere anlattım. Fena da olmadı hani. Genelde ben kendim beğendiğim zaman, cemaat de beğenir;öyle bilirim.
Fakat sonra düşündüm de bu ve benzeri bizim “bire yedi yüz veren tahıl”dan bahseden âyetimiz (Bakara 2/261) gibi hepsi tarım ile ilgili. Ben ve benden daha yaşlı olan insanların vaktiyle bir ucundan tuttuğu için çok iyi bilebileceği kavramlar ve yaptıkları işler üzerinden bir anlatım. Ama acaba yeni nesiller böyle mi. Bu örnekler üzerinden anlatımlar acaba onlara da bir şeyler söylüyor mu?
Söz gelimi Kâfir’e neden kâfir denildiğini anlatma sadedinde “Çiftçi’ye de kâfir denir, çünkü o da tohumu örter” derken bu izah yeni nesiler için ilave bir açıklık getiriyor mu, yoksa bu çocuklar bir de çiftçinin tohumu nasıl örttüğünü mü anlamak zorunda kalıyorlar.
Bu itibarla artık onların hayatlarından alınan yeni benzetmeler yeni örnekler bulmamız gerekiyor.
Meselâ bilgisayar dili kullanılarak iman için master programa uygun şekilde format atmak, disket içinde ne varsa sıfırlayıp yeniden kullanıma hazır hale getirmek gibi bir izah yapılsa.
Kâfirlerin amelinin hiçbir değeri olmadığı anlatılırken, çünkü bilgisayarın onları mevcut formatlarıyla tanımayacağı, illâ ki uygun yeni bir formata ihtiyaç duyulacağı, denilse,
Kâfirlerin kalplerinin mühürlü oluşu, disketin kilitli oluşu gibidir, desek. Ne yüklemeye çalışsan boşuna, çünkü hiçbir şeyi kabul edecek durumda değil. Ama mü’min öyle mi? O, formatı uygun, kapasitesi yeterli bir disket gibi ne verirsen onu alır…
Tövbe, anti virüs taraması ve güncellemesi gibidir desek.
Kiramen kâtibîn artık ellerinde defter yazmayı bıraksalar, kameralarla işlerini görseler.
Amellerin kaydı, hard diske kaydetmek gibidir.
Dinden çıktı, program çöktü… Ne var ne yok hepsi gitti…
Mesela yani!
Gençler bu yolda kafa yorarlarsa çok güzel benzetmeler yapabilirler.
Galiba buna ihtiyaç var. Hem de ciddî olarak.
Ama anakronizme düşmeden!
Din, hayatın içinde yer alacaksa, onunla koşut olarak yürümek zorundadır. Arkada kaldığı andan itibaren hayatın dışına itiliverir ve o da tarihte yerini alır. Çok değerli idi ise belki müzeye koyarlar. Ama o kadar.
Dua ile!
12.08.2012
GARİBCE
Güzel bir 'data' olmuş hocam.. :-) selamlar.
YanıtlaSilHz. Adem'den Hz Muhammed sav'e kadar gelen dinleri (islam) Windowsun güncellenen sürümü mesela
YanıtlaSilKonuya ilgi duyanlar Garibce'nin "İnek almir dana emmir" başlıklı yazısını da birlikte okuyabilirler.
YanıtlaSilKadriye Değri Anlayiş:
YanıtlaSilSaygıdeğer hocam,sekiz sene önceki çok yalın,çok doğru ve son derece önemli olan bu tespitleriniz, günümüzde yazınızın haklılık boyutunu ve bu işin vehametini, başlı başına ortaya koyan somut bir örnek olmuş aslında. Zira şimdilerde bu yazınızın dahi, yeni nesile hitap edebilmesi için bazı güncellemelere ihtiyacının olduğunu görmekteyiz. Zamâne için için şu an "disket" hiçbir anlam ifade etmiyor mesela...
Ve bu somut örnek bizlere ,dinimizin, gençlik nezdinde daha anlaşılır olabilmesi için, insanın kendini sürekli revize ederek zamanın gereksinimleri ölçüsünde, gençlikle anladığı dilden konuşması gerektiğini, aksi takdirde anlatılanların kuru bir lakırdı olmaktan öteye gidemeyeceğini göstermekte..
Kaleminize , yüreğinize sağlık.
Murat Cinici
YanıtlaSilTeşekkür ederiz hocam. Keyifle okuduk. Acizane bir sorum olacak; Dilin güncellenmesi doğal bir süreçtir. Hem insan hem makinelerin dilleri kendilerini zaten süreç içerisinde günceller. Din dilinin de bu değişimden payını alması tarihsel süreç içerisinde kaçınılmaz görünüyor. Bu değişim dinin yapısında bir reformu da tetikler mi?