7 Ağustos 2012 Salı

Medine Camii ve 18. Cüzümüz



Aşağıdaki yazı da bir önceki “Şüyuu vukuundan beter” yazısı gibi Medine Camii 18. Cüz Özeti sohbetimizin bereketinden oluyor:
Zina çok çook büyük bir günah.
Ama zinaya açılan bütün kapılar ardına kadar açık ve her birinin önünde bin bir reklam ile içeri buyur ediliyor; kovulan kimse yok. Gömleği yırtık olan varsa önden, zira açık kapıdan içeri çekilmenin bir soncu.
Allah fuhşun her türlüsünü yasaklıyor. Nisa 4/15 de kadınların kendi aralarında yaptıkları fuhuş (sevicilik), 4/16’da iki erkeğin kendi arasında yapacağı fuhuş (homoseksüellik, livata) yasaklanıyor ve cezaları da belirtiliyor. Nûr 24/2’de ise adı da konularak zinâ fiili suç sayılıyor ve cezası belirtiliyor. İlginç bir biçimde zina filinden bahsedilirken kadın da aynen erkek gibi özne olarak zikrediliyor ve erkekten önce anılıyor.
(Bu arada bilindiği gibi zina bizde de suç olmaktan çıkarıldı. Avrupa Birliği hukuk mevzuatının bu suçu aynı zamanda günah olmaktan da çıkarma gücü var mıdır dersiniz!)
Nûr 24/30-31. ayetlerinde ise aynı hitap şekli bu kez önce erkeklere sonra kadınlara olmak üzere her iki cinsin de gözlerini haramdan kısmaları, sakınmaları ve ırzlarını korumaları emrediliyor. Bir tedbir olmak üzere de örtüden bahsediliyor. Ama bir başka yerde ise asıl koruyucu olanın “takvâ elbisesi” olduğu belirtiliyor:   وَلِبَاسُ التَّقْوَى ذَلِكَ خَيْرٌ .
Açıklık, tarihte hiç görülmediği kadar had safhada ve sanki hadiste belirtilen “el-kâsiyât el-âriyât” yani giyili-çıplaklar, üzerlerine geçirecek bir don bile bulamazmışçasına her yerde arz-ı endâm ediyor. İhtilat sanki bir zorunluluk gibi, kadın erkek hep bir arada istif gibi, elleri ellerine, dizleri dizlerine, popoları popolarına değiyor. Gözler ise öylesine… Her iki tarafta da kısma yok, bakışlar aç kurdun koyun sürüsüne bakışı gibi uzuyor.
Televizyon çıplaklığı adeta boca ediyor. Diziler rol modellik yapıyor.
Bütün bunlara rağmen evlenme şartları giderek zorlaşıyor ve bunun sonucu olarak da evlenme yaşı –Karacaoğlan’a inat- otuzlara doğru çıkmış bir vaziyette.
Böyle bir ortamda koruyucu bir zırh gerekiyor.
Takva’dan başka bir şey de bunun üstesinden gelebileceğe benzemiyor.
Allah’ım bizi koru!
Yavrularımızı, bahusus gençlerimizi koru!
Harama karşı ayaklarımız varsın kötürüm olsun, ellerimiz çolak, gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır.
Biliyoruz bunca harama batmışlıkla bizim dualarımız senin katına ağamayacak, ama yine biliyoruz ve inanıyoruz ki senin lütfünle nice tenezzülat-ı ilâhiyyeye mazhariyetimiz gibi bu duamızı da katına sen ulaştıracak ve müstecap dualar arasına Sen katacaksın.
Özümüze güçlü bir nefis koydun. Bu insan oluşumuzun gereği idi. Yusuf kulun bunu en iyi bilen biri olarak “Ben özümü temize çıkaramam. Çünkü nefis olabildiğince kötülüğü emredici bir yapıya sahiptir”[1] diyordu ve “Ama senin esirgeyiciliğin bizi kuşatmış ise ancak o zaman  biz kendimizden emin olabiliriz” diye ekliyordu.
Onun bu sözü üzerine bize ne demek düşer ki?
Dua ile!

07.08.2012
GARİBCE


On dokozoncu günün ayı!




[1] وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ  [يوسف : 53]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...