Efendim, cümlenizden Hak razı
olsun!
Eş ve dost ile sonunda gelinimizi
getirdik ve neyi sembolize ediyor bilmiyorum ama arabadan inince önünde içi
tahıl (arpa, buğday…), şeker ve küçük bozuk para dolu bir testiyi (toprak kabı)
ayağının dibinde kırdık. Kayın valide otoritesini tesis için mi yapıyor/yaptırıyor
bunu bilemiyorum. Hani itaate yanaşmazsan,
şimdi önünde kırıyorum, o zaman kafanda kırarım, demek gibisinden (Şaka şaka!
Hiç kayınvalideler gelinlerine kıyabilirler mi?).
Bazı yerlerde testiyi gelinin
kendisi kırıyormuş.
Tahıl genelde bereketi sembolize
eder. Gelişinle/gelişimle evimize bereket dolsun ve dışarılara taşsın,
gibisinden.
Bozukluk paralar çocukları
sevindirmek için.
Şekerleri toplama da evlenecek
çağdaki genç kızlar için(miş). Kim kaparsa bahtı açılırmış hani.
Sonra gelin ve güveyi kendileri
için hazırlanmış olan masaya oturdular. Bir dua yapıldı.
Anadolu’da düğünler hem duasız,
hem de davulsuz zurnasız olmuyor. Biri başladı mı öbürü susuyor, birlikte
düğüne hem maneviyat hem de neşe katıyorlar. Düğünler, İstanbul’daki pek
çoğunun aksine cenaze merasimlerinden çok düğüne benziyor.
Sonra takı merasimi başladı.
Garibce uzun yıllar böyle bir
düğünde bulunmamıştı. O yüzden ilgi ile izliyordu.
Sonra cazgır biri damadın anne ve
babasından başlayarak takılan takıları yüksek sesle ilan etmeye başladı. Bir
eliyle kaldırıyor ve “Damadın annesinden bir bilezik!” diye bağırıyor, herkese
gösteriyor. Varsa zarflar açılıp içindeki açıklanıyor. Hiçbir şey gizli saklı
kalmıyor.
Aaaa! O da ne? Damadın kız kardeşi
eline almış koca bir defter o da ilan edilen takıları yazıyordu. Falanca’dan
bir yarımlık, filancadan bir çeyrek…
Meğer usul böyle imiş. Takılar bir
anlamda ödünçmüş. Ben ne taktıysam sen de onu takmalıymışsın. Ya da sen ne
taktıysan ben de yarın senin oğluna kızına onu takacakmışım.
Şehirde bu yok mu? Var, ama biraz
daha rafine galiba. Onlar da kameraya alarak yapıyorlar bunu.
Şöyle ya da böyle bu takı işi
önemli bir dayanışma. Bugün sana yarın bana. Ya da bugün sana yarın bana!
Yahu başka türlü olsa olmaz mı?
Yani sırf yardım amaçlı ve gönülden ne kopuyorsa. Hayır! Niyet etmede bir
sakınca yok, ama sonuç böyle.
Muhtara dedim, “Sen ne takıyorsun?”.
Dedi: “Herkese taktığım şeyi!” Dedim “Koca muhtar, ayıp olmuyor mu?”
Dedi: “Ama ben herkes gibi ödünç
takmıyorum. Herkes ödünce gidiyor.”
Bu şu anlama geliyor: Eğer sizin
everecek oğlunuz kızınız yoksa yahut birkaç sene burada birkaç sene başka bir
şehirde yaşamakta olan bir memur vb. iseniz sizin takılarınız gerçekten bağış
anlamına geliyor. Çünkü ödünç olarak size geri dönmesi imkânsız oluyor.
Şöyle ya da böyle bu takı işini
sevdim. Damadı, muhtemelen altına girmiş olduğu borç yükü açısından rahatlatıcı
bir şey.
Ödünç olarak geri ödemesine
gelince, yarın ola hayır ola. Ya da kim öle kim kala!
Bugün damat olarak benim yarama
merhem oldu ya, gerisini Hak getire!
Bütün yavrularımızın mürüvvetini
görmek dileğiyle!
Hoşça kalın, huzurla kalın!
28.08.2012
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder