13 Ağustos 2012 Pazartesi

Tımarhanede, batakhanede ya da mezarda biten körpe hayatlar




Bir filmin son kısımları özetle şöyleydi. Batakhaneden çıkarılmış bir çocuk anası bir kadın koca dayağından bıkmış, ondan ayrılmış ve kızıyla birlikte kendisine tutunacak bir dal aramaktadır. Tutunmaya çalıştığı kişi, kızının selameti için kocasıyla yeniden bir araya gelmesi gerektiğini söyler. Aksi takdirde kızının da kendisi gibi batak hayata düşeceğinden bahseder.  Kadın bu ısrar karşısında üçüncü bir yol yok mu diye çırpınır. Adam kendisine “hayatımızı belirlemek bizim elimizde” der  ve kendi istediği doğrultuda tercihini yapması gerektiğini söyler. Bunun üzerine kadın çileden çıkar ve bağıra bağıra şunları haykırır:
“Hayat bizim elimizde öyle mi? On üç yaşımda iken iki erkek bana tecavüz etti. Ailem onları cezalandıracakları yerde beni cezalandırdı. Kirlenmiş olduğumu söyleyerek beni eve almadı. Ben batakhaneye düştüm. Oradan beni kurtarmak için biri benimle evlendi. Bir kızımız oldu. Ama her gün yediğim dayağa artık dayanamaz oldum ve ondan ayrıldım. Şimdi ise kızımla tutunabileceğim bir dal arıyorum. Elimi attığım bütün dallar elime geliyor. İçinde bulunduğum çamurdan çıkmak üzere uzattığım eli, kendilerine de çamur bulaşacağı düşüncesiyle bir tekme  ile boşa çevirdiler ve ben her debelenmemde bataklığa biraz daha battım, şimdi kucağımda masum çocuğum, o da benimle batıyor…. Ondan sonra sen kalkmışsın ‘hayatımızı belirlemek bizim elimizde!’ diyorsun…”

Gerçekten ibret alınması gereken bir tablo.

Bu tabloda anlatılan bizim hayatımız.

Evet, hayatımızı belirlemek bizim elimizde! Fakat top yekûn bir millet olarak bizim elimizde. Biz gözü dönmüş insan azmanı birkaç hayvanın şehvet salyalarıyla kirletilmiş körpe kuzularımızı, içine düşürülmüş oldukları o zor durumdan ellerinden tutup, bağrımıza basıp, kendisinin kirli olmadığını, asıl kirli olanların ona saldıran canavarlar ve o canavarları bu kuzulardan uzak tutamayan tüm toplum olduğunu  haykırabilirsek o yavrunun hayatını yeniden kazanabiliriz. Yok sen çamura düşmüşsün, bu halinle seni içeri alırsak içerisi de kirlenir, iyisi mi sen defol, ne halin varsa gör diye sığınabileceği son güven kapısını yüzüne kapatır isek, onun bu kurtlar sofrasında olabileceği tek şey onlara meze olmaktır.

Başka çareleri de yok değildir: Bunlardan biri akıl sağlığını bozmayı başarabilirse tımarhane. Bir diğeri de yerin altı yerin üstünden hayırlıdır diyerek olmayan tasını tarağını toplayıp sessiz bir çığlıkla göçüp gitmesi.

Onun naif bedenini bir avuç toprak örtebilir ama onun insanlık gök kubbesinde arkalarından bıraktıkları sessiz çığlıklar, tüm toplumun üstüne kâbus olur çöker de, ne ağızlarını tadı kalır, ne de huzur içinde uyuyabilecekleri bir uyku.

Sahiden hayatımızı belirlemek bizim elimizde, ama birey olarak değil, toplum olarak.

Dua ile!

13.08.2012

GARİBCE

1 yorum:

  1. herdogan38@.
    Ne ilk ne son...Kokuşmuş 'medeniyet dedikleri tek dişi kalmış canavar'ları içinde barındıran değil, canavarlardan oluşmuş o toplum...O onu yemiş,bir başkası başka yerinden yapışmış masum hayatlara...Leş haramdı değil mi Üsdat..?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...