Bazı kelimeler var, müsemmaları elinde parlar. Bazıları da var aksine kirlenir, itibardan düşer.
Vaktiyle Sabri F. Ülgener’in Darlık Buhranları ve İslâm İktisat Siyaseti adlı kitabında okumuştum ve o kitabın Türkçe olması sebebiyle İslam âlemince bilinmemesine çok hayıflanmıştım. Türkçe yazılmış eserler ne yazık ki ne kadar ilmî değeri yüksek de olsa kuytuda kaldığı için ne Batı dünyası ne de İslam âlemi tarafından bilinemiyor.
Vereceğim örnek “Herif” kelimesi ile ilgili.
Gerçi benim kulaklarımda Herif dendiği zaman evvelemirde annemin babama hitabı gelir ve bundan da babamın hiç gocunmadığını bilirim. O da ona “-Avrat!” diye mukabele ederdi. Bu hitaplarda hiçbir şekilde aşağılayıcı, incitici bir ima bulunmazdı.
Ama geneli itibariyle bakıldığı zaman “Herif”in kabalığı simgelediği de genel kabul görür. Hele bir de “Herif-i nâ şerif” gibi kullanımları iyiden iyiye kabalığı ifade için kullanılır.
Peki, bu kabalık nereden geliyor. Cevap kısaca şu: Bozulan esnafı-ı bî insâf'ın ahlâkından. Ne alaka? Alaka şu: Esnafa “hırfet” kökünden türetilmiş zanaat sahibi anlamında “harîf” deniyor. Hani buna sıfat-ı müşebbehe diyorlar. Kalıcı özellikleri bildirmek için kullanılan bir kalıp. Harîf geldi harîf gitti, bu şekilde kullanılıyor ve herhangi bir olumsuz ima taşımıyor. Ama zamanla esnafın ahlakı bozulup da kaba saba davranışlar öne çıkınca, insanlar kaba sabalığı ima ve ifade için zanaatkâr anlamındaki harîf’i kullanmaya başlıyorlar. Böylece bizim harîf oluyor herif. Asıl itibariyle anlamı sadece hırfet (meslek) sahibi, zanaatkâr demek iken zaman içinde kirletiliyor ve olumsuz imalar taşımaya başlıyor. Sonra da insanlar onu bu imaları için kullanmaya başlıyorlar. Vesselam.
Aynı durum “Sakat” kelimesi arkasından “Özürlü”, “Engelli” kelimeleri için de söylenebilir. “Sakatlar Haftası” kullanımında olduğu gibi bu kelime sadece fizikî bir durumu ifade ederken, şimdi hepimizin kulağına bu kelimenin ulaşmasıyla birlikte olumsuz bir imanın da hatıra geldiğini biliyoruz. İnsanlar bu imalardan kaçmak için “Özürlü” kelimesine sığındılar. Çok geçmeden bu kelime de insanlar arasında hakaret ve küfür için kullanılmaya başlanınca bu kez “Engelli” denildi. Bakalım ondan sonra hangi dilsel huzur limanına sığınacağız.
Semboller de öyle. Davut yıldızının, Siyonistlerin elinde kirlenmesi bunun en açık örneklerinden biridir. Bu sembol pek çok İslam eserinde birçok vesile ile kullanılmıştır. Ama günümüzde görülmesi, pek çok kesimce nefret duyulması için yetiyor.
Hele Şaban, Recep, Cuma, Bayram gibi isimlerimizin kirletilmesi de apayrı bir konu. (Daha önce Garibce bu konu ile ilgili “Şaban! Receb’i de alalım da Satılmışgile Gidelim” başlıklı bir yazı yazmıştı.)
Dünya ölçeğinde en fazla kirletilmek istenen isim ise İSLÂM olmuştur. Devamlı surette kötü örneklerle özdeş hale getirilmek istenmiş ve terörle hep yan yana konulmaya çalışılmıştır. Bütün bunlara rağmen İslam daha da çok parlamış ve yayılması daha da hızlanmıştır.
Valluhu yütimmu nûrahû velev kerihe’l-kâfirûn!
Bir insan ölür, gök kubbede hoş bir sada bırakmıştır, arkasından binlerce çocuğun ismi olarak adı yaşamaya başlar.
Bir insan ölür, insanlar bir oh çekerler. Ölüsünü bir çukura atarlar. Ne adı kalır ne de sanı.
Bu işler işte böyle.
Makamlar mevkiler, onları işgal edenlerle yüceldiği ya da alçaldığı gibi, isimler, kelimeler, kavramlar da aynı. Onu taşıyanların yüceliği ile yücelir, alçaklıkları ile alçalırlar.
Siz siz olun arkanızda baki kalan gök kubbede hoş bir sada bırakın.
Dua ile!
31.08.2012
GARİBCE
Ahmet Hamdi Furat
YanıtlaSilHocam, önceleri işyeri anlamında kullanılan -afv edersiniz- 'karhane' kelimesi için de aynı anlam kaymasından bahsedilir. Hatta bunu sanayi devriminin Osmanlıya etkisi ile izah ederler. Saygılarımla
Katkın için teşekkür hamdiciğim