1 Eylül 2012 Cumartesi

Dindarlıkta Tiplemeler II



Garibce dindarlık tezahürlerini dikkate alarak onları kategorize etmek ve bir tipoloji yelpazesi oluşturmak istedi.  Olguları ve kendi gözlemlerini, mevcut nasları dikkate alarak bunu yaptı.  Yazı biraz uzun oldu. O yüzden kısımlara ayırarak yayınlamayı uygun buldu. Sizi bir hamlede yormak istemedi.
Bu bölüm yazının ikinci kısmı:

 
Tip 4) Ne Eksik Ne Fazla Müslümanlığı:
Bu tam da Garibce’ye göre.
Hz. Peygamber’e Necid’den saçı başı birbirine karışmış bir adam geldi, ne dediği de çok iyi anlaşılmıyordu.  Nihayet yaklaştı. Bir de baktık İslam hakkında soruyor.
Hz. Peygamber ona: “Bir gün ve gecede beş vakit namaz kılacaksın” dedi.
Adam: “Daha başka var mı?” diye sordu.
Hz. Peygamber: “Hayır, ancak içinden gelerek kendin yaparsan o başka!” dedi.
Hz. Peygamber: “Bir de Ramazan ayında oruç tutacaksın” buyurdu.  
Adam: “Başka var mı?” dedi.
Hz. Peygamber: “Hayır, ama kendi içinden gelerek yaparsan o başka!” dedi.
Hz. Peygamber, ayrıca onun zekat vermesi gerektiğini söyledi.
Adam, “Daha başka!” dedi.
Hz. Peygamber: “Yok, içinden gelerek vermen başka!” buyurdu.
Sonra adam oradan ayrıldı. Kendi kendine: “Allah’a yemin olsun ki bu dediklerini yaparım, ne bir eksik ne bir fazla!” diye söyleniyordu.
Hz. Peygamber onun arkasından, “Eğer dediğinde doğru olursa felâha ermiş; korktuğundan emin, umduğuna nâil olmuştur” buyurdu. 
Bu, bir  Buharî hadisidir.  Buharî’nin başka bir rivayetinde ise Hz. Peygamber: “Cennet ehlinden birini görmeyi arzu eden kişi bu adama baksın!” diyordu.
- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ، قَالَ : حَدَّثَنِي مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ ، عَنْ عَمِّهِ أَبِي سُهَيْلِ بْنِ مَالِكٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، أَنَّهُ سَمِعَ طَلْحَةَ بْنَ عُبَيْدِ اللهِ يَقُولُ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ ثَائِرُ الرَّأْسِ يُسْمَعُ دَوِيُّ صَوْتِهِ ، وَلاَ يُفْقَهُ مَا يَقُولُ حَتَّى دَنَا فَإِذَا هُوَ يَسْأَلُ ، عَنِ الإِسْلاَمِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ - صلى الله عليه وسلم خَمْسُ صَلَوَاتٍ فِي الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ ، فَقَالَ : هَلْ عَلَيَّ غَيْرُهَا ؟ قَالَ : لاََ ، إِلاَّ أَنْ تَطَوَّعَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : وَصِيَامُ رَمَضَانَ قَالَ هَلْ عَلَيَّ غَيْرُهُ قَالَ : لاََ ، إِلاَّ أَنْ تَطَوَّعَ قَالَ وَذَكَرَ لَهُ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم الزَّكَاةَ قَالَ هَلْ عَلَيَّ غَيْرُهَا ؟ قَالَ : لاََ ، إِلاَّ أَنْ تَطَوَّعَ قَالَ فَأَدْبَرَ الرَّجُلُ وَهُوَ يَقُولُ وَاللَّهِ لاَ أَزِيدُ عَلَى هَذَا ، وَلاَ أَنْقُصُ قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : أَفْلَحَ إِنْ صَدَقَ.
وفي رواية: فَلَمَّا وَلَّى قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم : مَنْ سَرَّهُ أَنْ يَنْظُرَ إِلَى رَجُلٍ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَلْيَنْظُرْ إِلَى هَذَا.
Her şeyin olduğu gibi dindarlığın da fazlası zararlı. Her şey ölçülü olmalı. Müslümanlık sadece ibadete de indirgenmemeli. Bu kadar ibadet yeter, çünkü Müslümanlık adına yapılacak daha çoook şey var.

Tip 5) Ölçü içinde sünnet ve âdâba da riayet Müslümanlığı: 
İdeal olarak sunulacak olanı bu. Ramazan orucunu tuttun, Şevvâl’den de altı gün oruç tutmak iyidir, hani.  Farzları sünnetleriyle birlikte kılmak gibi.

Tip 6) Dindarlığı ifrat derecesinde götürmeye çalışanlar:
Ölçü kaçtı mı dindarlık da olsa rahmet olmaktan çıkıp zahmete dönüyor.  Bunların da çok değişik şekil ve görünümleri olabilir.  Ama biz Hz. Peygamber’in Muâz’a olan tepkisi ile bu yazıyı bitirelim:  Muaz yatsı namazını Hz. Peygamber ile mescidde kılar, sonra da gider kendi kabilesinde insanlara namaz kıldırırmış. Birinde adamın biri sulama develeri yanında giderken bakmış o namaz kıldırıyor, adam da develerini bırakmış ve Muâz’a uyarak namazını birlikte  kılıvermek istemiş. Muaz ise namazda Bakara  (50 sayfa) ya da Nisâ suresini okumuş. Adam da bakmış namazın bittiği biteceği yok, -Teravihe yakalanan bizim Yörük gibi-  ayrılmış ve kendi başına namazını kılmış. Onun bu yaptığı Muaz’a söylenince Muaz da onun bu yaptığının münafıklık olduğu türünden incitici lâflar etmiş. Adam da bu sözlerden alınmış ve durumu Hz. Peygamber’e şikâyet etmiş. Hz. Peygamber Muâz’a: “Muâz sen ne yapıyorsun böyle! İnsanları dinlerinden mi edeceksin?  (Hz. Peygamber öfkesini ifade ederken Fitne sözünden mübalağa sıfatı olan “fettân” sözcüğünü  kullanıyor ve bunu üç defa tekrarlıyor) Sebbih isme rabbik, ve’ş-Şems gibi sureler nerene yetmiyor, onlarla kıldırsan a!” buyurmuş.
705- حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِي إِيَاسٍ قَالَ : حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ : حَدَّثَنَا مُحَارِبُ بْنُ دِثَارٍ قَالَ : سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللهِ الأَنْصَارِيَّ قَالَ أَقْبَلَ رَجُلٌ بِنَاضِحَيْنِ وَقَدْ جَنَحَ اللَّيْلُ فَوَافَقَ مُعَاذًا يُصَلِّي فَتَرَكَ نَاضِحَهُ وَأَقْبَلَ إِلَى مُعَاذٍ فَقَرَأَ بِسُورَةِ الْبَقَرَةِ ، أَوِ النِّسَاءِ فَانْطَلَقَ الرَّجُلُ وَبَلَغَهُ أَنَّ مُعَاذًا نَالَ مِنْهُ فَأَتَى النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم فَشَكَا إِلَيْهِ مُعَاذًا فَقَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم يَا مُعَاذُ أَفَتَّانٌ أَنْتَ ، أَوْ فَاتِنٌ ثَلاَثَ مِرَارٍ - فَلَوْلاَ صَلَّيْتَ بِسَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ وَالشَّمْسِ

Tip 7) Sevap delisi olanlar:
Bunlar yerine göre Hz. Peygamber’in örnekliğini ve yaptıklarını azımsarlar, ellerinde zikirmatikleri, bir umre içinde on tane umre yaparlar, bir hac bir umre bunları kesmez, akıllarını fikirlerini sevaba kilitlerler, ama Müslümanlık adına asıl yapılması gerekenlerin ne olduğunu bilmezler, bilseler de yapılması işlerine gelmez. Onlar sevabı işlerini dürüst yapmada değil, şu kadar Kur’an hatmetmede, şu kadar tespih çekmede, şu kadar tespih namazı kılmada, şu kadar bin salaten tüncînâ’da bilirler.  Hz. Peygamber’in yirmi üç sene boyunca çeşitli vesilelerle pek çok kimseye öğretmiş olduğu duaların hepsini birden okurlar (Eczanedeki bütün ilaçları şifa niyetine içmek gibi) . Yetimi doyurmak, batık bir ticareti ayağa kaldırmak, borç boyunduruğunda insanlığını bile kaybetmiş bir düşkünün elinden tutmak, emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emri fehvasınca özünde, sözünde, işinde doğru olmak; eline, beline, diline sahip olmak gibi erdemleri bilmez, karnını yarsan bir cim çıkmaz, ama mecliste ilim irfan beğenmez…  Zimmetine geçirdiği haram paralardan, onunla  odun kömür alıp yakarsa kurtulacağını sanır (çünkü işine öyle gelir). Cami dibine hemen bir cami yapar, etrafına dört minare diker, ama içine edilecek şey hayır olur mu diye gerçek bir ihtiyaç olmasına rağmen tuvalet yaptırmaya yanaşmaz.
İndirdiği bin bir hatimin cehaletinin izalesine en ufak bir katkısı olmayanların, yüzlerce infak âyeti okuyup da beş kuruş bir infakta bulunmayan, kenz olarak biriktirdiği paraları risk alarak  yatırıma yönlendirip de istihdam oluşturmayan, zekat ayetlerini okuyup da zekatını vermeyen, sırtında koca koca kitaplar taşıyıp da taşıdığı şeyin kendisi için ne anlama geldiğinden bihaber olan merkepler gibi, okuduklarından en ufak bir fayda hasıl etmeyen bir Müslümanlıktan Garibce beridir. Allah’ın da böyle bir dine ihtiyacı yoktur. Peygamber hâşâ böyle bir din anlayışından münezzehtir.
Kardeşim tamam öğrendin Haremde kılınan bir namaz yüz bin namaz. Bir kıldın, iki kıldın, üç kıldın beş kıldın. Yaptın bir umre… Umre içinde dokuz tane umre… Sevap üstüne sevap: İyi de ne yapacaksın bu kadar sevabı. Bu kadar sevap senin cehaletini azıcık da olsa gidermemişse, bin bir hatimlerin millet olarak kalkınmamıza ve fakirliğin azalmasına en küçük bir katkı sağlamamışsa… ne yapacaksın bu kadar sevabı.
Garibce bu anlayışı “sevap manyaklığı ” diye niteliyor. Galiba doğru da yapıyor.
Bize sevap sanılan ameller değil, amel-i sâlih gerek.
İleyhi yas’adu el-kelimü’t-tayyib ve’l-amelü’s-sâlih yerfa’uh!
Sizin sevap bildiğiniz şeyleri Allah’ın katına yükseltecek olan şey de amel-i sâlih oluyor.
“Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol!”
Evet sadece bu kadar!
Özünde, sözünde ve işinde doğru.
Birde eline, diline ve beline sahip ol!
Müslümanlık budur. Bilmiyorum başka çıkar bir yol!

01.09.2012
GARİBCE

Not: Bu yazıyı tashih ederken hanıma “Hatun! Bana sevap olan bir şey söyle!” dedim. “Yetimin başını okşamak!” deyiverdi ve ekledi: “Akrabaya iyilik etmek, komşuluk ilişkisini iyi sürdürmek, yaşlılara yardımcı olmak…” Bravo doğrusu.  Onun bu cevabı bu yazının sağlaması oldu. İnsanın doğruyu yakalayabilmesi için İlahiyat tahsili yapmasına gerek yok, sağduyu sahibi olsun yeter, demek ki!

3 yorum:

  1. 6. ile 7. arasinda ki fark ne? Bir de 5. yi biraz acabilir misiniz?

    YanıtlaSil
  2. Sevgili adsız, altıncısı ile yedincisi arasında aslında fazla bir fark yok.Ama altıncısında amel-i salihin daha çok ölçüsünde bir tutturamama var iken, sonuncu da daha çok sevap diye yapışılan şeyin, gerçek yapılması lâzımgelen şeyleri gölgeleyen/perdeleyen şeyler olması şeklinde bir fark vardır denilebilir.
    Beşinci kısım, daha çok sahih bir örneklik (Hz. Peygamber'in ve onun varisleri olan ulemanın) üzerinden gerçekleştirilen, ölçülü, dengeli, öncelikleri belli bir müslümanlık anlayışıdır, denilebilir.

    YanıtlaSil
  3. Allah razı olsun hocam

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...