18 Eylül 2012 Salı

Bizim oğlan döner döner bina okurdu. Acep şimdi ne okuyor?


 
Yeni akademik yılımız hayırlı olsun.

Bir mübarek tatil daha sona erdi. Yenisinin gelmesi için uzun bir zaman var. Ama biz onu da delmesini becerir, bu bereketi bütün yıla yaymasını biliriz.

Kayıt haftasıdır deriz gitti bir hafta. Kayıtta bazı düzeltmler deriz eder iki hafta.

Vize öncesi bir, sonrası bir hafta.

Finaller yaklaşıyor. Biraz moral depolamaya ihtiyaç var. Gitti bir hafta.

Hocalarımız sağ olsun, devam konusunda çok anlayışlıdırlar; idare ederler.

Sınıflarda nasıl olsa bir iki inek her zaman oluyor. Onlar hocanın ağzından ne çıkıyorsa kaydını tutuyor, üstelik bir de özetini çıkarıyorlar.

Fotokopi servisi harıl harıl bu notları çoğaltmaya çalışıyor.

Sorular da üç aşağı beş yukarı e-ilahiyatta -üye olmak kaydıyla- nasıl olsa servis ediliyor. Önceden ne soracağı belli olmayan birkaç tip hoca dışında sorular da klasikleşmiş ve tektipleşmiş. Oh ne güzel.

Ders kitabı daha çok da notları olabildiğince sınırlanmış, finalde vize kısmını çıkarmak adet olmuş.

Ders kitabı dışında mukarrer birkaç kitap okutma esası öteden beri hiç benimsenmemiş, bunu denemeye kalkışanlar sevilmez olmuş.

İmtihandan çıkar çıkmaz, çoğu ders notları ve hatta ders kitapları kendilerini çöpte bulmuşlar.

Ezberlenen bütün bilgiler sınava endeksli olara geçici hafızada tutulmuş, geleceğe taşınmak üzere hiçbiri hard diske kayıt edilmemiş. Nasıl olsa hayatta lazım olmayacak türden olan bu bilgileri taşa kazır gibi hafızaya almanın ne anlamı olabilir ki!

Hemen herkesin elinde bir cep telefonu, her iki el de meşgul. Kimi sıra altında, kimi aleni olarak bu hayati işi asla ihmal etmeksizin bihakkın yerine getirmede en küçük ihmal göstermiyor. Gelen çağrılar, anında dersten çıkılarak karşılanıyor ve hiçbiri cevapsız bırakılmıyor.  Kimi gazetesini de okuyor. Kimi dersi ve hocayı değil kendince önemli bulduğu çağın bir filozofuna yahut bir dahisine ait tarihin üzerine sifonu çekeceği türden ilmî, edebî, felsefî eserleri okumakla meşgul oluyor. Hocayı ve onun ikazlarını önemsemeyenler bile çıkıyor artık.

Nitekim benim bir kez böyle bir durum başıma geldi. Gazete okuyan bir kız öğrenciye, onu kapatmasını ve dersi dinlemesini söylediğim de ne dediğin şu anda tam hatırlamıyorum ama “Sen kendi işine bak!” anlamında bir şey söylemişti ve ben ne yapacağımı şaşırmıştım. Onu sınıftan mı çıkarsaydım. Buna hakkım olur muydu? Yoksa ben mi sınıfı terk etseydim. Ne onu ne de bunu yapabildim. Ama çok incinmiştim. Dersi nasıl tamamladığımı bilemiyorum.

Çoğunluğu artık kızlar oluşturuyor ve nispet %80’lere ulaşmış bulunuyor. Birçoğu kulağına kar suyu kaçmış gibi davranıyor.  Çoğu öğrenci,

Aşk imiş her ne var ise âlemde

İlim ancak bir kîlu kâl imiş

dercesine Yunusvari bir edebiyatın peşine düşmüş gözüküyor.  

İlim milim dediğin nedir ki?

Sen hiç ilmi nahv okumuş ve felah bulmuş kimseyi gördün mü. Önemli olan ilm-i mahvi tahsil etmek.

Onu da burası verebilecek değil ya.

Herkesin kendi meşrebine göre kabını doldurmaya çalıştığı hocası, mürşidi, gurusu da var.

Bize lazım olan bir diploma.

Onu da vermeyeceğiniz de tümden mi değerinizi kaybedeceksiniz. Hem siz ne için varsınız.

Garibce bir pencereden bakınca göze ilişen bunlar. Bizde ne yalan var ne hilaf.

Kazanın dibi delik. Üstten ne koyarsan koy, ne dolduğu var ne dolacağı.

Bizim oğlan bina okur döner döner gene okurdu.

Şimdi her bir şeyi okuyor!

Dün kazan dolmuyordu.

Bugün de dolmuyor.

Demek ki dünya boşuna dönüyor, hiçbir şey değişmiyor. Değişen sadece oyuncuların adları oluyor.

Bir başka pencere daha var ki, orada gözüken bunlardan çok farklı. İnsanı umutla ayakta tutan da işte o pencereden gözükenler oluyor.

Garibce, vaktiyle kendi elini öpen yetmişlik aksakal ihtiyarın elini öptüğü gibi  o umudu besleyenlerin ellerini öpüyor. Onlara en yüce takdirlerini sunuyor.

Vemâ ekallehum!

Ama olsun. Zaten bu işler hep böyle oluyor.

İşimiz kolay, yılımız hayırlı, ürünümüz bereketli olsun!

 
Dua ile!

18.09.2012

GARİBCE

7 yorum:

  1. هیچ بویلە بر صورونمز یوقمش گبی داورانمایە دوام ایدییوردق، اوستەلك آلیشمشدق دە خواجەم، بو اولمادی شیمدی... چوق تملدن بعضی تدبیرلر آلماق لازم... أڭ آزندن "شو كتابلری اوقومایان مأزون اولاماز" دییەبیلملییز

    YanıtlaSil
  2. Yaptığımız ayıplara eğlenceli olarak bakan şahıs kim çok merak ediyorum açıkçası.
    Okulda verilen bilgileri hiçe sayıp sadece kuru bir diploma peşinde koşuyoruz.Görev alan arkadaşlarımızı görüyoruz okul sıralarında AA aldıkları derslerin hiç bir notunu hatırlamıyorlar ve yıllar sonra aynı konu üzerinde tekrar araştırma yapmak zorunda kalıyorlar.
    Diplomalı ama içi boş kişiler yetişmeye devam ediyorlar. Bunun farkına vardığımızda inşallah geç olmaz.
    Kaleminize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  3. hocalar çok mu mükemmel acaba da hep öğrencilere laf atılıyor... bir fakültede en fazla 3-5 hoca var gerisi içler acısı...

    YanıtlaSil
  4. sanki hocalarımız mükemmel... ben öğrencileri üste çıkarmıyorum fakat bu halde olmamızı da hocalar tetikliyor bazen. insan hocayı severse en sevmediği nefret ettiği derste bile başarıyı yakalayabilir ama sevmediği hocayla bu iş imkansız. ve haddimize değil belki ama sanırım hocalar da diploma peşinde koşmuş olmalı ki insan ilişkileri yönünden falan bir kısmı tırt.yazı tamamen doğru fakat bu açıdan da bakımalı. dilimiz sürçtüyse affola

    YanıtlaSil
  5. hocam hayırlı mı olsun dediniz olmaz olsun mu bilmem:)ama sizde haklısınız bu işler her iki tarafında birbirinden şikayet etmesiyle çözülmüyor yeni eğitim metotları denemek gerek.mesela sizin bu blogu açmanız bile iyi bir adım.öğrencilerin dilinden de anlamak gerek bizler dersinin hakkını veren hocalara hep duacıyız

    YanıtlaSil
  6. yazınıza -evvela sizi sevip saygı duyduğum için- tamamen katıldım, sonra yorumları okuyunca eski bir marmara ilahiyatlı olarak bizim de -nacizane- hocalarımızı eleştirdiğimiz günleri hatırladım.
    bizim dönem ilahiyat fakültesine yüksek puanlarla girilen, sadece 30 kişinin alındığı bir dönemdi ve çoğumuz liseyi 1.likle bitirmiş, ÖSS'de derece yapmıştık ve evet istemeyerek ilahiyata gelmiştik. peki bu kadar "başarılı" öğrencilere ne oldu? kaç hocamız kaçımızın elinden tuttu, kaçımızı yönlendirdi? kalite belki hiç bu kadar iyi olmamıştı peki şimdi nerde bu nesil? düşünmek lazım, ziyan mı oldu yoksa... devlet (sistem) sahip çıkmadı, ya hocalarımız?

    YanıtlaSil
  7. ben dahil o dönem, geçişler dahil, 47 öğrencinin yaklaşık %90ı şu an ya Kur'an kursu öğreticisi yahut öğretmen, %10luk kesim ise evlenip çalışmamayı tercih edenler. yüksek lisansa başlayanların bir kısmı ise tez döneminde bıraktı. aramızdan hiç akademisyen çıkmaması o dönemki hocalarımızın "kapasiteli" bulduğu, ales puanlarına şaşırdığı bir nesil için üzücü ve düşündürücü...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...