14 Eylül 2012 Cuma

Hintlilerin okuduğu ezan bu kadar mı Türkçe olur?



Garibce Hindistan seferinde garip şeyler ve acayiplikler gördü. Üç binden ziyade fotoğraf çekti. Dönüşte bunları bir sunumla öğrencileriyle de paylaştı.
Sadece Tac Mahal’i görmek için bile böyle bir sefer değerdi.
Birçok tecrübe edindi. Fakat en değerlisi bence şuydu:
Benares’te idik. Hindîlerin kutsal kenti. Ölülerinin yakılıp Ganj nehrine atılmasını en büyük saadet bildikleri Hac şehri.
Bir tur ile gitmiştik. Aralarında tanış olduğum kimse yoktu. Meşrepler de öylesine farklıydı. Bir akşamüzeri o akşam programda bir dans gösterisi olduğunu söylediler. Hep birlikte gidilecek ve eğlenilecekti. Böylece gezi programı daha da amacına uygun hale gelmiş olacaktı.
Ben kendi kendime “Bu program bize uymaz, ben acep ne yapsam ola ki!” diye düşündüm. Sonra “Varsa bir camiye giderim” dedim.
Otele yerleştim. Sonra “Buralarda bir cami var mı?” diye sordum?
Dediler: “Var, cadde boyu doğru gidersin, ileride görürsün!”
Sevindim.
Sonra gösterilen istikamette camiye gitmek üzere oradan çıktım. Arkama birisi takıldı. Bir şeyler söylüyordu. Benim İngilizcem azdı, onunkisi de anlaşılmıyordu. Ya aklından zoru olan biriydi. Ya güya bana rehberlik etmeye çalışıp benden bir şeyler koparmaya çalışan bir uyanıktı. Ama hareketleri hoşuma gitmemişti, at sineği gibiydi ve hareketleri beni rahatsız etmişti. Baba bir hırsız tuttum hesabı, git diyorum gitmiyor, peşim sıra o da geliyordu.
Akşam vakti geçmiş, artık hava iyice kararmıştı.
Cadde, oldukça kalabalık bir cadde idi. Hindistan’da caddelerin kenarları adeta  gece konaklama yerleri gibi. Evsiz insanlar üstlerine bir şeyler çekiyor ve cadde kenarlarında geceliyorlardı. Bunların sayısı azımsanmayacak kadar da çoktu. Bunlar tuvalet dahil her türlü ihtiyaçlarını buralarda karşılıyorlardı. Buna sebep yol kenarları her daim rutubetli oluyordu.
Gurbetin ağırlığı iyice üstüme çökmüştü. Bu kadar kalabalık içinde yapayalnızdım. Benim içinde bulunduğum sıkıntı yetmiyormuş gibi, arkamdan gölge gibi beni takip eden bir de başka bir karın ağrım vardı. Sinirlerim son derce gergindi. Çiğser (tırsar) bir haldeydim. Biri “öh!” dese ödüm düşecek vaziyetteydim. Ama umudum vardı, o umutla yürüyordum. Gittim, gittim, gittim. Sıkıntılarım, huzursuzluğum giderek daha da artıyordu. Otelden de iyice uzaklaşmıştım. Sıkıntılarımın dorukta olduğu bir sırada uzaktan caddenin sağ tarafında yeşil bir ışık huzmesi belirdi. Onunla birlikte benim yüzümde de bir ışıma oldu. Dedim burası olmalı. Adımlarımı hızlandırdım. Evet yanılmamıştım, ince uzun bir yapı ve yeşil ışıklarla donatılmış, belli ki minareydi. Üslup, tarz farklıydı ama olsun, minare olduğu belliydi. Ayaklarıma can, dizlerime derman geldi, daha bir hızlandım, yüreğim çarpmaya başladı. Evet dedim, burası cami bunda şüphe yok. Tam o sırada “Allahu ekber!” diye bir nida yükselmesin mi? Benden de bulduğu Allahu ekber karşılığı ile bir anda bütün sıkıntılarım bitiverdi, arkamdaki karın ağrısını bile artık görmüyordum. İçimdeki bin bir düğüm bir anda çözülüvermiş, ıslanan yanaklarım mutluluğun en nadide çiçekleriyle açılmıştı, ıslak gözlerim ışıl ışıldı, kalbim sevgilinin sevgiliye kavuştuğu andaki duyduğu heyecanla atıyordu.
“-Aman yarabbi!” Dedim,
“Hintlilerin okuduğu ezan bu kadar mı Türkçe olur!”
Ondan sonra Türkçe ibadet tartışmaları söz konusu olduğu zaman hep bu anımı hatırladım ve anlattım.
Türk hacısının dönüşünde oraları anlatırken “Kendi aralarında konuşuyorlarken Arapça konuşuyorlar, anlaşılmıyor ama Kur’an’ı aynen bizim gibi Türkçe okuyorlar” demesini alay konusu yapanlar, Kuran ve Ezan’ın ne kadar Türkçe olduğunu Garibce’ye sorsunlar.
Gurbette, Hint’te, Çin’de, Alamanya’da  okunan ezanları duyanlara sorsunlar!
“Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedi benim yurdumun üstünde inlemeli” diyen Akif’e ve onun duygularının membaı olan maşerî vicdana sorsunlar!
Duygularınız birse eğer, dillerinizin ayrı olmasının ne önemi var…
Duygular bir olmalı!
Aminlere karışıp ta arşa kadar ağmalı.
Ve insan huzura varmalı!

Dua ile!
14.09.2012
GARİBCE


9 yorum:

  1. hocam tam heyecanlı yerinde bırakmışsınız arkası yarın mı? karın ağrısı ne oldu, camide neyle karşılaştınız. A. kahraman

    YanıtlaSil
  2. Havva Melike Erbaş: Müthis bir yaklasim hocam allah razi olsun sizden

    Nev Bahar: Haklısınız hocam. duygular bir olmalı ve insan huzura varmalı...

    Erdem Sezgin: 12 senedir yurt disinda olan birisi olarak sizi anladigimi saniyorum ve duygularin bir cogunu yasayan...
    Biraz farkli olabilir ama..ilk geldigimde 6 ay kulaklarimda ezan çınladi, cogu sefer etrafima bakindim nereden geliyor bu ses diye, ama sonra kendi kendime dedim ki burada ezan yok bosuna arama...

    YanıtlaSil
  3. hikmetli bir bakış açısı..teşekkür ederiz hocam..

    YanıtlaSil
  4. Feyza Ülker: Ama hocam, sorulmaz mı, peşinizdeki "Baba hırsız" ne oldu diye?

    Mehmet Erdoğan: Baba hırsız değil, baba! birhırsız tuttum'un hırsızı. Belki de o içinde olduğum vehmin gözümde büyüttüğü bir hayaldi, vuslatla ortalık aydınlandı ne hırsız kaldı ne at sineği...
    Feyza Ülker: Aydınlığa çıkarana hamd olsun o halde...

    YanıtlaSil
  5. Hindistan- Hint Dinleri- Hint Filmleri - Hint danslarına meraklı olan ben ; bu yazınızı okuduktan sonra tekrar düşünmeye başladım ''amaan boşver Hacer Hint Dinlerini, ya oraya gitmek zorunda kalırsan baharatları, tuhaf yemekleri, karanlık sokakları, bakışlarıyla rahatsız eden insanları...'' :)

    YanıtlaSil
  6. Şu İstanbul'da bile bir minare görünce insanın içine bir huzur doluyor.

    YanıtlaSil
  7. hocam bir de o ezanın ses kaydı olsaydı ne güzel olurdu.

    YanıtlaSil
  8. mehmet hocam ne guzel anlatmışınız tùrkce ezanı

    YanıtlaSil
  9. Fevkalade betimlemissiniz hocam. Yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...