19 Eylül 2012 Çarşamba

Bizim oğlan döner döner bina okurdu, acep şimdi ne okur? (II)


Garibce’nin dünkü “Bizim oğlan döner döner bina okurdu, şimdi acep ne okur?” yazısı özellikle öğrencilerimizden çok ilgi gördü ve yaptıkları yorumlarla yazıya hem renk hem de güç kattılar. Ayrıca böyle bir yazının hocalar için de yazılması gerektiğini hatırlattılar.
İlker Yusuf Alkız: “Hocam en beğendiğim yazınız bu oldu. Allah sizi eksik etmesin başımızdan!” demiş.
Emine Sari: “Her şeyi ne güzel özetlemişsiniz hocam...” diyor.
Esma Güven: “Elinize yüreğinize sağlık hocam gerçekten harika bir yazı olmuş” şeklinde takdirlerini belirtmiş.
Nazif Toybıyık, “Hocam gönlüne sağlık!” dileklerinde bulunmuş.
Hacer Doğan’ın değerlendirmesi şöyle:
“Yaptığımız ayıplara eğlenceli olarak bakan şahıs kim çok merak ediyorum açıkçası. Okulda verilen bilgileri hiçe sayıp sadece kuru bir diploma peşinde koşuyoruz. Görev alan arkadaşlarımızı görüyoruz okul sıralarında AA aldıkları derslerin hiç bir notunu hatırlamıyorlar ve yıllar sonra aynı konu üzerinde tekrar araştırma yapmak zorunda kalıyorlar.
Diplomalı ama içi boş kişiler yetişmeye devam ediyorlar. Bunun farkına vardığımızda inşallah geç olmaz.
Kaleminize sağlık hocam!”
Bu yazıdan öğrenciler açısından kısmî bir rahatsızlık duyan ve bir telafi mekanizması işletme yoluna giden biri ise şöyle bir çıkış yapmış:
Free: Hocalar çok mu mükemmel acaba da hep öğrencilere laf atılıyor... Bir fakültede en fazla 3-5 hoca var gerisi içler acısı...
Free: Sanki hocalarımız mükemmel... Ben öğrencileri üste çıkarmıyorum,  fakat bu halde olmamızı da hocalar tetikliyor bazen. İnsan hocayı severse en sevmediği nefret ettiği derste bile başarıyı yakalayabilir ama sevmediği hocayla bu iş imkânsız ve haddimize değil belki ama sanırım hocalar da diploma peşinde koşmuş olmalı ki insan ilişkileri yönünden falan bir kısmı tırt. Yazı tamamen doğru fakat bu açıdan da bakılmalı. Dilimiz sürçtüyse affola!
En geniş değerlendirmeyi çok yer görmüş sevgili bir doktor öğrencimiz (E.H.) yapmış ve tam da nasırımıza basar gibi bir neşter vurmuş:
“Selamünaleyküm Muhterem Hocam,
"Bizim oğlan döner döner bina okurdu" yazınızı okudum. Tasviriniz mükemmel. Gerçekten de üzücü bir durumdayız. Bir hoca için bundan öte bir şey olamaz.

Ama hocam, âcizane temennim bir de bu öğrencilerin gözüyle olaya bakmanız. İlmi çalışmalara gayret edenler nerede, şu cemaatin bu grubun sohbetlerini kaçırmayanlar nerede? Tabii ki olgunlaşmamız için bu sohbetler gerekli, ben bunu reddetmiyorum, fakat ilmi yeterlilik mi kriter olacak yoksa "sohbetimize katılmış, yakınımızdır" yaklaşımı mı kriter olacak?

Derste bir defa bize "Bayanların örtünmesindeki 'modern' değişiklik erkeklerin beklentilerini karşılamak için. Talep böyle olduğu için kızlar da buna göre değişiyorlar. Bunun karşılığında, bayanlar sporcu erkekleri tercih ettikleri için erkekler de spor yapıyor" mealinde bir şeyler demiştiniz.

Hocam, bu değişikliği ve tasvir ettiğiniz bu durumu da arz talep dengesi olarak görüyorum âcizane. Maalesef ilim geri plana düşmüş, bir üniversitede öğretim üyesi olmak için. Hani bize öğretilen ilmin yüceliği idi, şahsiyetli karakterli bir ilim adamı olarak vatana millete hizmet etmek idi, nerede kaldı bunlar? Tanıdığım bazı arkadaşlar da sırf engellere takılmamak için şu bu gruba katıldıklarını samimiyetle ifade ediyorlar. Eee bahsettiğiniz öğrenciler haliyle sevmeseler de içinde yaşadıkları durumun stresini de bir yerde atmaları gerekiyor, bu da neresi olacak sizce? En işe yaramaz yer olarak fakültede sınıf odaları olacak hocam.

Yani ki, muhterem hocam, bahsettiğiniz öğrencilerin yaptıkları yanlış değil ki. Onlardan bekleneni yapıyorlar. Biz bu bekleneni yapmadığımız için hala ortalarda hayran hayran   (şaşkın anlamında) dolaşıyoruz. Resmen inanca dayalı olarak, yoksa hayatın verdiği bir umutlu mesaj falan yok. İnsan üzülüyor olup bitenleri gördükçe. Bu tutumla nereye varılır?

Yazım negatif oldu, üzücü oldu, özür dilerim. Bizim de pencereden gördüklerimiz bunlardı, tasvir etmeye çalıştım. Bir pencere de var ki, hocam, umut veriyor ama o pencerenin camı taşla kırıldığı için o umut da soğuk oluyor be hocam.
Sevgi ile...”
Vay canım benim!
“Dağlı anlamadı deme, pekmezin iyi değildi!” hikâyesini bilir misin bilmem.
Öğrenci deyip de geçme! Aslında onlar da her şeyin farkında. Ama ne yapalım ki viran olası hanede evlâdüıyal var.
Katkılarınız dolayısıyla cümlenize teşekkür ediyorum.
Sen yanmazsan!
Ben yanmazsam!
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa… demiş Nazım Hikmet.
Ben hocalık yapmazsam,
Sen talebelik etmezsen.
Hangi bilgi temeli üzerine atarız dünya görüşümüzü ve,
Nasıl çıkar bu ümmet aydınlığa.

Dua ile!
19.09.2012
GARİBCE

1 yorum:

  1. Ben de Marmara ilahiyat mezunuyum...hatırladığım şeyler arasında hocaların aşkla şevkle anlattığı dersler yok maalesef. hocaların tez konuları olur yada yeni çıkmış kitapları hep ondan bahsederler. konu dönüp dolaşıp ona gelir..sonra hocalar kendi zamanıyla kıyaslayarak bahsederler öğrencilerden memnuniyetsizliğini.. bu yuzden öğrenciler dışarda kendileri için uğraşıldığını gördükleri yerlere olan temayüllerini normal karşılıyorum. fizik boşluk tanımaz sizin dolduramadığınız yeri başkaları doldurur...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...