Müslüman olmak galiba zor zanaat.
İyiliği ve güzelliği temsil edeceksin, ma’rûfu emredeceksin.
Aklın ve şer’in kötü ve çirkin gördüğü şeylere (münker) karşı koyacak, onlara karşı tavır geliştireceksin; elinle, dilinle ve kalbinle ters giden şeyleri düzeltmeye çalışacaksın.
İ’lâ-yı kelimetulah için cihâd edeceksin, en büyük cihadın kendi özüne karşı olacak; düşmanlarını yere sermeden önce, kendi özünü hizaya getireceksin.
Cihâd-ı kebîri de Kur’an ile yapacaksın. Canını ve malını yerine göre cennet karşılığı Allah’a satabileceksin.
Hikmetle, mevize-yi hasene ile insanları Allah’ın yoluna çağıracak, en güzel yol ile mücadele edeceksin.
Bütün bunları yaparken ölçüyü kaçırmayacak, adaletle hükmedeceksin, insaftan ayrılmayacaksın.
En büyük düşmanın da olsa, o düşman öz yeğenin Allah’ın arslanı Hz. Hamza’yı katledip, karnını deşip, organlarını ipe dizip, ciğerini ağzına alıp çiğnese de… öfkene, kinine mağlup olmayacaksın.
Bir kavme duyduğunuz kininiz ve öfkeniz sizi adaletten ayırmayacak, o halde bile âdil olacaksınız, takvanın gereği her ne ise onu yapacaksınız.
Düşman ile savaşmanıza izin verilmişse savaşacaksınız, onları zararsız kılmak için ne lazım geliyorsa yapabileceksiniz, öldürmek gerekiyorsa hatta öldürebileceksiniz. Fakat öldürdükten sonra kininiz ve öfkeniz hâlâ dinmemiş ve sönmemiş ise onun cesedi üzerinden kin ve öfkenizi söndürmeye, dindirmeye kalkışamayacaksınız. Çünkü ölümüyle birlikte artık onun cesedi bir anda insan olması hasebiyle dokunmazlık kazanmış ve hatta sizin tarafınızdan da saygı duymanızı gerektirir bir hal almış olacak. İnancınız size bunu emredecek. O halde iken siz bunu yapabilecek misiniz? Yoksa Irak’ta vaktiyle televizyonlarda gördüğümüz gibi öldürülmüş bir Amerikan askerinin cesedini tekmeleyecek, yerlerde sürüyecek misiniz?
Yahut bugünlerde Feys’de dolaştığını gördüğümüz bir başka örnekte olduğu gibi boynuna taktığınız kementle meydanlarda sürüyecek, hiddetinizi, öfke ve kininizi cesedi üzerine mi boca edeceksiniz?
Gayreti diniye ile top yekûn galeyana gelip, önünüze gelen her bir şeyi yakıp yıkıp, masum insanları öldürecek misiniz?
Gerçekten Müslümanlık zor zanaat.
Aşağıya üç âyet alıyoruz:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8) [المائدة]
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
Bu âyetin tefsirinde Kurtubî diyor ki: Kâfirin küfrü, onlara adaletle muamele edilmesine engel değildir. Onlara daha çok üzüntü vermek için müsle yaparak onları öldürmek biz Müslümanların yapabileceği bir şey olamaz” (Kurtubî, VI, 110)
وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ (190) [البقرة ]
“Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.”
“Aşırı gitmeyin” ifadesiyle, mecbur kalmadıkça savaşa girilmemesi, savaş kaçınılmaz hâle gelince de savaşta çocuklara, kadınlara, yaşlılara ve savaşla ilgisi olmayan diğer sivillere zarar verilmemesi, işkenceden sakınılması… gibi hususlar kastedilmektedir. (Diyanet, Meâl)
ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ (125) وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ (126) [النحل]
“(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.”
Bu âyetle ilgili iki haber var: Birincisi şu:
Uhud’da Ensar’dan 64, Muhâcirîn’den de biri Hz. Hamza 6 kişi olmak üzere 70 kişi şehit düşmüştü. Ensâr, “Eğer bir gün olur da elimize bir fırsat geçerse biz de onlara daha fazlasını yapacağız” diye ant içmişlerdi. Mekke fethi günü olduğu zaman Ensar için bu fırsat doğmuştu. Fakat Allah Teala “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır” âyetini indirmişti. Ensâr’dan biri “Bu günden sonra artık Kureyş diye bir kabile olmayacak! (Köklerini kazıyacağız!) diye bir söz söylemişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Kanları heder kılınan dört kişi hariç Kureyş’e dokunma yok!” diye ilan etmişti.[1]
İkincisi ise şudur: Ebu Hüreyre anlatıyor:
Hz. Peygamber (sav) şehit düşmüş olan Hz. Hamza’nın başında durdu. Onun durumuna baktı. Hiçbir görüntü onun içinde bulunduğu bu durum kadar acı ve ıstırap veremezdi. Bedenine müsle yapılmış, organları kesilmiş, karnı yarılmış ve iç organları deşilmişti. Hz. Peygamber:
“-Allah sana rahmetiyle lütuf buyursun, sen çokça sılayı rahimde bulunur, çokça hayır işlerdin. Eğer arkandan taşıyamayacağım bir hüznün olmasa, seni bu halde bırakır, yırtıcı hayvanların karınlarında haşr olunmanı arzu ederdim. Fakat buna yüreğim elvermez. Allah’a yemine derim ki sana mukabil onlardan yetmiş tanesine aynı şekilde müsle yapacağım ve senin öcünü alacağım” dedi. Ancak daha oracıkta, henüz yerinden ayrılmamıştı ki gelen âyetle uyarıldı:
“Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.”
Hz. Peygamber sonra yeminine kefaret ödemiş ve yapmaya ant içtiği şeyden vazgeçmişti.[2]
Müslümanlık Allah adına bir hatt-ı hareket ortaya koymanın adı ise yapılması gereken de mutlak adaletti, orada öfkenin, kinin ve öç almanın yeri yoktu. Bırakın öç almayı, hatta sabretmek ve affetmek bile bir erdem olarak gerekli olabiliyordu.
Gerçekten Müslümanlık zor zanaat!
Allah bizi doğru yoldan ayırmasın.
Hak ve hakikat tercihlerimizin, tavırlarımızın değer ölçüsü olsun.
Dua ile!
15.09.2012
GARİBCE
[1] السنن الكبرى للنسائي - (10 / 145) - قَوْلُهُ تَعَالَى : {وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ}. 11215- أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ ، أَخْبَرَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى ، عَنْ عِيسَى بْنِ عُبَيْدٍ ، عَنْ رَبِيعٍ ، عَنْ أَبِي الْعَالِيَةِ ، عَنْ أُبَيِّ بْنِ كَعْبٍ ، قَالَ : لَمَّا كَانَ يَوْمُ أُحُدٍ أُصِيبَ مِنَ الأَنْصَارِ أَرْبَعَةٌ وَسِتُّونَ رَجُلاً ، وَمِنَ الْمُهَاجِرِينَ سِتَّةٌ ، مِنْهُمْ حَمْزَةُ ، فَمَثَّلُوا بِهِ ، فَقَالَتِ الأَنْصَارُ : لَئِنْ أَصَبْنَا مِنْهُمْ يَوْمًا مِثْلَ هَذَا لَنُرْبِيَنَّ عَلَيْهِمْ ، فَلَمَّا أَنْ كَانَ يَوْمُ فَتْحِ مَكَّةَ ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى {وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ} ، فَقَالَ رَجُلٌ : لاَ قُرَيْشَ بَعْدَ الْيَوْمِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : كُفُّوا عَنِ الْقَوْمِ غَيْرَ أَرْبَعَةٍ.
[2] مسند البزار 18 مجلد كاملا - (17 / 21) 9530- حَدَّثَنا الحَسَن بن يحيى , حَدَّثَنا عمرو بن عاصم , حَدَّثَنا صالح المري وهو صالح بنبشير , عن سليمان التيمي , عن أَبي عُثْمان , عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ , أَنَّ رَسُولَ الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وقف على حمزة بن عبد المطلب حين استشهد فنظر إلى منظر لم ينظر إلى منظر أوجع للقلب منه أو قال لقلبه منه ونظر إليه وقد مثل به فقال رحمة الله عليك إن كنت ما علمت لوصولا للرحم فعولا للخيرات والله لولا حزن من بعدك عليك لسرني أن أتركك حتى يحشرك الله من بطون السباع أو كلمة نحوها أما والله على ذلك لأمثلن بسبعين كمثلتك فنزل جبريل عليه السلام على محمد صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بهذه السورة وقرأ {ون عاقبتم فعاقبوا بمثل ما عوقبتم به} إلى آخر الآية فَكَفَّر رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وأمسك , عن ذلك
Hocam tamam haklısınız ama hep olan müslümanlara oluyor,hep zulumleri izliyoruz ya da zulme uğruyoruz sonra hep sabır hep sabır .Tabi sabrı da yanlış anlayıp durduğumuz yerde duruyoruz.Bu olanlara misliyle mukabele gerek ama nerede bu ümmet?
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı Hocam. Özellikle günümüzde, müslümanları rencide edecek bir kötü davranışa karşı müslğmanların tarafından, masum insanların sorumlu tutularak öldürülmesi veya fitneye sebep olacak aşırı tepki gösterilmesi... bu yazı ile bize 'adil' olmanın ne kadar önemli olduğu tekrar hatırlatılıyor. Fransa'dan selamlar. İsmail Taşpınar
YanıtlaSil